Başlık

Deneme


Posted by caglar yesilyurt on 02.02.2017 under Genel

ÖLMEYE DEĞER HAYAT OYNAMAYA LAYIK

Akıllı telefon, Tablet PC derken cebimizdeki bilgisayarın sayısı her geçen gün artıyor.  Cep telefonları ve tabletlerin sürekli yanımızda bulunması ufak bir boşlukta elimizi çantaya atmamıza sebep oluyor. Yolculuk yaparken, işte mola sürelerinde, okulda, tatilde hatta sokakta yürürken bile elimizden düşürmediğimiz bu akıllı cihazlar, sosyal paylaşım siteleri, mailler, aramalar, müzik çalma gibi özellikleriyle oyalıyor bizi. Fakat hepimizin bildiği üzere tüm bunların yanında listede ikinci sıraya oturacak uygulamalar var ki vaktimizin çoğunu hatta müsait olmadığımız zamanlarımızı bile gasp eden bir o kadar da zevk veren yazılım olma özelliğini taşıyor.

Evet, oyunlardan bahsediyoruz. Android ve İos işletim sistemlerinin uygulama marketlerinde her yaşa her zevke hitap eden oyunların bulunması boş vakti değerlendirmek için alternatifler sunmakta. Bu yıl fazlaca çıkan birçok oyun içerisinde bahsedeceğimiz öyle bir oyun var ki kişisel yorumumu ekleyecek olursam şu ana kadar oynadığım oyunlar arasında en fantastik ve etkileyici olanı diyebilirim. Tavsiye üzerine oynadığım ve bayıldığım oyun: A Life Worth Dying.

Oyunun Tasarlanma Aşaması ve Detaylar

Amerika’daki bir Türk yazılımcının tasarladığı oyun, yazılımcının siber alemle gerçek hayatı bütünleştirip dış dünyada insanları etkileyen bir oyun programı yazmak istemesi üzerine ortaya çıkmış. Programcımız Mutlu Işık, bu oyun ile medya tarafından da epey övgü görmüş.

Büyük korkusu hafızasını yitirmek olan Işık, oyunu New York Times’da yayınlanan bir makaleyi okuduktan sonra hafıza geliştirme, beyin jimnastiği üzerine düşüncelere dalmış ve araştırmalar yapmış. “N adım geri” isimli bir sistemle bu korkuyu yenmeye bir çözüm bulabileceğini düşünmüş. Bunun sonucunda da sistemi kendinde denemeye ve egzersizleri yapmaya başlamış fakat epey zorlanmış.Unutmanın ne kadar kötü olduğunu vurgulayan Işık, sistemi geliştirmeye ve Alzheimer için bilince destek olacak çözüm çabası içine girmiş.

Oyun Nasıl Oynanıyor?

Kişisel hayatını, ailesini, dostlarını bu zor karar için ikna eden tasarımcımız oyunu kendi hayatı üzerine kurmuş. Oyunda Işık’ın kendi sesiyle kayıtlara ve videolara rastlıyoruz. Başlangıçta sadece taze anılarla çekilen videolar var. İlerlemenize bağlı anıların değeri de artıyor ve geçmişe gidiyorsunuz. Fakat ileri seviyelerdeyken başlangıçta gördüğünüz bir videoya da rastlayabiliyorsunuz. Bunun amacı hafızayı canlı tutabilmek.

Oyun 3 aşamadan oluşmuş ve ilk iki aşamayı dikkatle takip etmeniz gerekiyor. Çünkü aşama 3’de sizde ilk aşamadaki bir işareti istiyor. En zor aşamasının üçüncüsü olduğunu düşünüyorum. .Çünkü size görüntüler ve bazı ses kayıtları veriyor ki bunlar farklı şekilde eşleşebilir ya da  birkaçı bir anda uyuşabilir. Burada ekrana basılı tutuyoruz ve yine bir video izliyoruz.

Şu an için sadece iOS işletim tabanlı cihazlar için satışa sunulmuş olan oyun çok yakında Android için de üretilecek. Hafızasına güvenenler, buyrun.


Posted by caglar yesilyurt on 07.09.2014 under Genel

CEBİNİZİ DE KENDİNİZİ DE YAKMAYIN

Geçenlerde bir teknoloji marketine yeni ürünler var mı diye bakmak için gitmiştim. Çoğu ürün daha önce incelemesini yaptığımız halen de kullanılan cihazlar. Ben ürünlere göz atarken müşterilerin soruları dikkatimi çekti. Satış görevlisine aldıkları telefonun aşırı ısındığını, bataryasının çabuk tükendiğini söylüyor ve birkaç işe yarar tavsiye duymak istiyorlardı. Bazı yanlış kullanımlar, alınan cihazın kullanıcı tarafından tanınmaması ve hatalı üretim sonucu birçok insan ürünlerden zarar görüyor. Yapılan haberler de göz önüne alınırsa birkaç tavsiye ve bilgilendirme yapmayı gerek gördük.

Akıllı Telefonlar ve Tabletler Nasıl Kullanılmalı?

Teknolojiye olan bağlılık sonucu sürekli şarjda kalan telefonlar, tükenen batarya yerine takılan yan sanayi ürünü bataryalar cihazların aşırı ısınmasına sebep olur ve patlamaya yol açabilir. Gece boyu bataryayı şarj etmenin cihaza bir zararı olmaz. Bildiğimizin aksine şarj edilen ürün şarj işlemi tamamlandıktan sonra adaptörden gelen akımı keser ve bataryayı muhafaza eder. Cihaza zararı olmayan bu uzun süreli şarjın zararı insanlaradır ne yazık ki. Şarj süresi boyunca cihazı yatağımızdan, bedenimizden uzak bir yere koymalı ve hatalı üretimden kaynaklı batarya sorunu sonucu patlama, ısınma sonucu bedenin yanma tehlikesinin önüne geçmeliyiz.

Bu tarz sorunların son örneğini Dionne Baxter ismindeki iPhone kullanıcısından dinledik. 24 yaşındaki Baxter, yatmadan önce iPhone 4’ünü şarja takıyor ve yatağında kalan telefonuyla uykuya dalıyor. Sabah uyandığındaysa sol göğsünün acısıyla banyoya koşan bayan, göğsünün büyük kısmının yanık olduğunu ve kabardığını görüyor. Ayrıca hastanede öğrendiğine göre de bu durumla karşılan ilk kişi değilmiş. Yaşadığı talihsizlik sonucu tedavi gören genç annenin yasal hakkı olup olmadığı ve varsa kullanıp kullanılmayacağı merak konusu.

Uyarıları cihaz için algılayan kendi sağlığını hiçe sayan kullanıcılara önerilerimiz şunlar olacak:

-Telefon ve tabletlerinizde orijinal parçalar kullanın, taklit parçalardan uzak durun.

-Cihazları haftada bir kapatın ve kullanmayın, dinlenmeye bırakın.

-Şarjdayken ürünü kullanabilirsiniz bataryaya bir zararı olmaz fakat beklenmedik bir ısınma yahut patlama gerçekleşebilir. Yine şarjdayken telefon görüşmesi yapan bir hostesin telefonu uçakta patlamıştı.

-Bir de yeni alınan ürünü 24 saat şarjda bırakmak fikri de doğru sanılan yanlışlardan. Ürünün batarya doygunluğunun sağlanması için maksimum 8 saat kapalı halde şarjda tutulması yetecektir.

-Cihazı şarj etmek için illa ki kapanmasını beklemeye de gerek yok. Şarj seviyesi orta düzeydeyken bile şarja koyup geri alabiliriz. Geri almanın sakıncası ise ani kesilen akımla cihaza şok etkisi verme ihtimalinin olması.

Vermiş olduğumuz birkaç küçük tavsiyeyle birlikte yanlış kullanımın insan sağlığına verdiği zarara dikkat çekiyoruz. Taklit ürünlerden kaçınmak ve cihazı kalp seviyesinden aşağıda tutmak yayılan radyasyondan yaşam kaynağımız kalbimizi koruyabilir. Ayrıca tenimizde hissettiğimiz en ufak bir sızı ve acıda doktora gitmeliyiz.

 


Posted by caglar yesilyurt on 07.09.2014 under Genel

OTURMADAN OTURMAK

Ne yazık ki her insan dünyaya sağlıklı bir şekilde gelemiyor. Doğuştan gelen rahatsızlıklarla vücutta bazı değişiklikler olması, bazı organlarımızın işlevindeki bozukluk ya da sonradan geçirilen kazalarda uzuvların yitirilmesi psikolojik olarak insanı yıkar ve kabullenmişlik duygusu gelişene kadar sosyal aktiviteleri ve günlük işleri aksatır maalesef.

Bilim adamları da bu duruma yıllar boyu çare bulmaya çalışmış ve birçok deneyler yapmıştır. En basitinden koltuk değnekleri ile sağlam bacaktaki yükü tüm bedene dağıtmayı düşünerek hafifletmeye çalıştılar. Çeşit çeşit değnekler üretildi. Ergonomik, hafif ve sağlam birçok  koltuk değneği… Bu çağa doğru yaklaştıkça daha teknolojik ürünlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Mesela, batarya ile çalışan ve bataryadan enerji alarak hareket edebilen değnekler üzerinde çalışılıyor. Hatta yine bilimsel araştırmaları ve teknolojik anlamdaki icatlarıyla adından sıkça bahsettiren İsviçre, bu alanda da bir çalışmaya sahip.

Sandalyesiz Sandalye ile Ayakta Oturabilirsiniz

İsviçre’deki Noonee isimli firma sağlık sorunları olan ve ayakta durmakta güçlük çeken ayrıca işi dolayısıyla uzun süre ayakta durması gereken insanların imdadına yetişti. Fikir firmanın CEO’sundan çıkıyor. Ayakta geçirdiği uzunca sürelerde oturma imkanı olmadığından kimsenin görmeyeceği hayalet sandalye olsun ve üzerine oturarak çalışabilsin istemiş. Epey zaman sonra teknolojinin de gelişmesiyle içine bu düşüncesini gerçekleştirme isteği doğmuş ve mühendislik üzerine kurulu olan ETH Zurich Üniversite’ne fikrini yollamış. Üniversite de gerekli donanımı sağlayarak sisteme bir de batarya eklemiş ve prototip aşamasındaki sandalyesiz oturma cihazını üretmiş. Adı  da “Chairless Chair” olmuş.

Mağazalarda, açık sahada, şantiyelerde çalışan onca insanın işini kolaylaştıracak cihaz, son zamanlarda başlatılan giyilebilir teknoloji furyasından ilham almış görünüyor. Bacaklara ve kalçaya geçirilen oyulmuş bu demir parçaları eklem yerlerinde esneyecek şekilde tasarlanmış insan iskeletini dış giyim olarak karşımıza sunuyor. Cihaz, esnek ama dayanıklı olan süngerimsi karbon-fiber malzemeden üretilmiş ve alüminyumla desteklenmiş. Ürünün tamamı 2 kilogram ve 6 V’luk bir pille çalışıyor. İster tam oturun, ister eğilme pozisyonunda durun isterseniz yürüyün, zıplayın.

Oturmak istediğinizde butonuna basarak cihazı kitliyorsunuz, vücudunuzu oturuyor vaziyette tutuyor. Bu basit tasarımlı, kullanışlı ürün için bazı eleştiriler yapılmış. Kimi çalışma disiplinine aykırı buluyor, kimi çok faydalı buluyor kimiyse estetik görüntüsünün olmadığından şikayetçi. Firma ise gelişen teknolojiyle birlikte ürünün geniş yelpazeli yazılımını gerçekleştireceğini ve %40’lık oranda yapay zeka ekleyerek cihazın düşünme yetisine sahip olabileceğini savunuyor.

Giyen kişi oturmak istediğinde bunu kas yorgunluğundan, kandaki oksijen seviyesinden ve hormonlar yardımıyla anlayabilecek ve istenen düzeyde otomatik indirmeyi sağlayacak. Böylece insan düşünce yapısıyla  ya da alternatif seçenek olan fizyolojik durumuyla mekanizmaya bilgi aktarımı ve sinyaller gönderecek ve ürünü hareket ettirmiş olacak. Böylelikle yapay zeka çalışmalarıyla gündemde olan bilim dünyasına yeni bir düşünce eklenmiş oldu.


Posted by caglar yesilyurt on 30.08.2014 under Genel

AMOLED VE LCD

Mobil cihazlarda, Tablet PC’lerde markalaşma yolunda sürekli yeni ürünlerin, tanıtımların çıkması tüketicinin zihnini karıştırıyor. Android işletim sistemi mi olsun, iOS işletim sistemi mi? AMOLED ekranlı ürünler mi daha avantajlı LCD ekranlı ürünler mi? Hangi cihaz daha kullanışlı, hangisinin bataryası daha uzun süre dayanıyor önemli. Cihazlarda farklı tipte ekranların kullanılıyor olması  her ne kadar konu üzerinde pek çok defa konuşulmuş olsa da bu ekranları yüzeysel bir incelemeye alma gereksinimi oluşturdu.

Amoled Ekran  ve LCD Ekranın Tanımı

Bu ekranların başlıca farklılığı aynı resmi farklı parlaklıkta göstermeleri. Öncelikle Amoled’den bahsedelim. Elektronikte birçok devrede kullanılan ledleri ekranlarında kullanan Samsung, Amoled ekranlarda zirvenin sahibi. Peki neden bu ekranı kullanıyor bu büyük firma, nedir  Amoled’in özelliği bir bakalım. Kelimenin içeriğindeki OLED, organik ledin kısaltması. Teknik açıdan bakarsak sistem çok basit. Ekranın yapısında birçok diyot var ve bunların hepsini birbirinden ayrı şekilde kontrol edebilebiliyor.

Bu basit ve kullanışlı sistem renklerin daha parlak görünmesini dolayısıyla renk seçeneğinin daha fazla olmasını sağlıyor. Bu ekranlar daha geniş renk çemberi, daha canlı ve parlak görseller demek. Her renk için de enerji seviyesini değiştiriyor ve güç tüketimi görsellere göre değişiyor. Bu değişiklik ekran ömründe etkin rol oynuyor. Harcanan enerjinin miktarına göre ekran soluyor, eskiyor.

Doğal renkleri yansıtan LCD ekran kullanıcılarından SONY ise  neden bu modeli tercih etmiş, ürünlerinde LCD kullanmasının sebebi nedir görelim. İngilizce Liquid Crystal Display (Sıvı Kristaller) kelimelerinin baş harflerinin alınmasıyla adlandırılmış bu ekran tipi isminden de anlaşılacağı üzere kristal bir yapıya sahip.

Çalışma prensibi ise şöyle:

Gömülü sistemde ekran, elektrik akımıyla farklı pozisyonlara geçiyor. Akım almadığı zaman bükük durumda fakat elektrik akımı verilince düz hale geçiyor . Önünde ve arkasında filtreler var. Arkadaki filtrenin de gerisinde ise aydınlatma paneli ve ön tarafta gelecek ışının renklenmesini sağlayacak renk filtreleri bulunuyor. Akımı yolladık, kristaller hareket etti, ışık kırılarak geçti öndeki renk filtrelerine gelecek ama bu yolladığımız ışığın kaynağı nedir? Şöyle ki sistem sadece üzerine gönderdiğimiz ışığa etki edebilir ve renklere dönüştürebilir. Bu ışık da sistemin arka tarafında bulunan kaynaktan gelir.

 Karşılaştırma

Lcd’de renkler Amoled’e göre daha mat ama normale daha yakın görünür. Güç tüketimi Amoled’deki gibi her renge farklı enerji seviyelerine inip çıkma prensibiyle ilerlemez. Aksine dengeli bir enerji akışı vardır ve ekran ömrü Amoled ekranlı cihazlara göre daha uzundur. Fakat batarya ömrü olarak düşündüğümüzde Lcd ekranlı ürünlerin ömrü kullanılan sistem sebebiyle daha kısa olacaktır.

Sonuç olarak  canlı renkler ve uzun batarya ömrü isterseniz Amoled, normale yakın renkler uzun ekran ömrü isterseniz Lcd ekranlı ürünler almanızı tavsiye ederiz.


Posted by caglar yesilyurt on 27.08.2014 under Genel

BENZİN KOKUSU DUYMAYACAĞINIZ BİR ARABA İSTER MİSİNİZ?

Yakıt fiyatlarının epey pahalı olduğu ülkemizde alternatif binek araçları ilgimizi çekiyor. Asfaltı eriterek uçarcasına yanımızdan geçip giden o lüks arabalara itinayla bakmışızdır. Üstü açık spor arabalar, tek kapılı alçak tabanlı sürat arabaları, yüksek tavanlı geniş koltuklu büyük arabalara imrenmemek mümkün değil. Fakat bunlardan birine sahip olsak bile benzin-mazot fiyatları, hasar giderleri, kontroller, sigorta, kasko derken epey masrafa sebep olacaklarını unutmamak gerekiyor. Bir arabam olsa yakıtı hiç tükenmese masraf yapmasam yarı yolda benzinlik aramasam diyorsanız, bu yazıyı dikkatle okumanızı tavsiye edeceğim.

Elektrikli Araçlar Hakkında Bildiklerimiz

Bir sokak röportajında insanlara arabalarının olup olmadığı ve aylık yakıt tüketimiB sorulmuş. Alınan cevaplar doğrultusunda elektrik, hidrojen, güneş enerjisi ve su ile çalışan arabalar hakkında bildiklerini söylemeleri istenmiş. Çoğu araç sahibi su ve güneş enerjisiyle çalışan arabaların üretilmiş olduğundan haberdar, fakat onlardan isteyip istemedikleri sorulduğunda verdikleri yanıtlar şaşırtıcı.

Taksi şoförlü bir bayın söyledikleri dikkat çekici: “Ben her gün saatlerce araç kullanıyorum, kilometrelerce yol kat ediyorum. Kazancımın bazen yarısını benzine harcıyorum. Ülkemde benzin fiyatı yüksek. Ama suyla çalışan araba yapsalar ben almam. Özel, saf su gerekir ona bence. Sıcaklık da önemlidir. Araç içi 35-40 dereceyi görebiliyor. O arabalar tutmaz burada.”

Görüldüğü üzere insanlar yakıt masrafından kurtulmak istiyor ama alternatif araçların hassasiyetinden şikayetçi. Ülkemizde ise bu araçlar günlük kullanım için değil özel yarışlar için üretilmekte. Özellikle her sene yaz aylarında Tübitak alternatif araçlar için üniversite öğrencilerine bir yarışma düzenliyor ve her üniversite kendi aracının tanıtımını yaparak hız yarışına giriyor. Hidrojenle gideni, güneş enerjisiyle kasıp kavuranı bu yarışlarda birincilik için hareket ediyor.

Bu tarz yarışlar gençlerimizi alternatif araç üretmeye yatkın hale getirse de ülkemizde üretime dökülmemiş olması  çalışmaları sadece projelerde bırakıyor. Ülke dışında üretilmiş elektrikli bir araba var ki özelliğinden çok fiyatıyla konuşuluyor gibi.

Beş Yüz Bin Dolarım Var Diyene Elektrikli Araba

Alternatif arabalarda mantık şudur:

-Güneş enerjili araç için, panellere alınan ısı mekanik enerjiye çevrilir ve motoru çalıştırır.

-Hidrojenli araç için, havada serbest halde bulunan hidrojeni borularla alır likit hale getirip yakıt olarak harcar ve motor çalışır.

-Elektrikli araçlarda da birçok düşük voltajlı piller kullanılır, elektrikli motorlar yardımıyla verilen elektrik akımı hareket enerjisine çevrilir.

Renovo Motors Firması yarım milyonluk bir elektrikli lüks spor araba üretti. İki motoru ve arkadaki diferansiyele enerji aktarımını sağlayan bir şaftı var. 500 beygir gücündeki araç 3.4 saniyede 100 km hızı görüyor. Li-ion bataryaları hızlı şarj ile 30 dakikada doluyor. Mercedes, BMW gibi firmalara rakip çıkmış olsa bile bu iki marka araçlarını bluetooth ile şarj etme peşinde.

 


Posted by caglar yesilyurt on 27.08.2014 under Genel

MİNİK YAŞAMLARA AÇILAN GÖZ: MİKROSKOP

Birçok canlı organizmaya ev sahipliği yapan üzerinde yaşadığımız bu gezegende sayısını bilemediğimiz çoklukta varlıklar yaşıyor ki büyüklükleri de birbirinden değişken. Bitkiler, hayvanlar gibi büyük canlıların yanı sıra sayıları ve türleri milyonları bulan mikroorganizmalar mevcut. İnsan, çıplak gözle bu canlıları göremeyecek yapıda olduğu için lameller ve merceklerle tasarlanan mikroskoplar üretilmiş ve başka dünyalara bir pencere açılmış.

Bugünün teknolojisinden yararlanarak 20 kat hassas mikroskop geliştiren Avustralyalı bilim adamlarının genetikten mikrobiyolojiye, adli tıptan  biyomühendisliğe kadar birçok alana damgasını vuracak olan bu ürünü ve genel bağlamda mikroskobun geçmişini inceleyelim, buyrun.

Mikroskobun Tarihçesi ve Gelişimi

1590’larda meydana geldiği düşünülmektedir. Teleskobun icadından sonra Avrupalı mucitlerin buradaki görme olayını ters çevirerek ortaya çıkacak cihazın cisimleri büyütmeye yarayabileceğini görmüşlerdir. Robert Hooke ve Anton van Leeuwenhoek günümüzdeki mikroskobun çerçevesini çıkarmış kişilerdir.

Mikroskobun yapılışın kadar merceklerle birçok çalışmalar yapılmış ve görme bozuklukları düzeltilmiştir. Hipermetropluk, miyopluk bu ince ve kalın kenarlı mercekler yardımıyla biraz olsun sorun olmaktan çıksın istenmiştir ve gözlük üretimlerine başlanmıştır artık. Mercek kullanımı bu kadar yaygınlaşmışken doğru mercekleri olası pozisyonlarda bir araya getirerek ilk mikroskobu bulma unvanını da Jacharias Jansen kazanmıştır. Yalnız adının duyulmasıyla yetinmeyen mucidimiz yaptığı bu mikroskopları Kraliyet ailesine satmıştır.

Jansen’den sonra Hooke ve Leeuwenhoek üç mercekli mikroskoplar üzerinde çalışmış ve çok sayıda mikroskoplar yapmış ve kullanmışlardır. Tek mercekli mikroskoplar üzerinde çalışmak isteyen Leeuwenhoek, Hooke’nin bildiklerinden faydalanmış yaptıklarını yapmamış kendi yolunda ilerlemiştir. Mikroskobun büyütme limitini gittikçe artırmıştı Leeuwenhoek  ve mikroskop üretmekten çok onu kullanmayı seviyordu.

Dönemlerinin büyükleri olan bu ikiliden sonra mikroskobu “oyuncak” olmaktan çıkaran Mercello Malpighi, adını tüm dünyaya duyurmayı başarmıştır. Çünkü o, ne ürettiği mikroskopları satmıştır ne de mikroskobu sadece izleme yapmakta kullanmıştır. Teknik kısımdan çok inceledikleriyle uğraşan Malpighi hücrenin yapısını incelemiş ve embriyoloji ile hücrenin kaynağına inmiştir. Biyoloji derslerinden de hatırlayacağımız üzere Malpighi cisimciğiyle halen histolojide isminden sıkça bahsetmekteyiz. Şimdi de günümüzdeki mikroskoplardan en detaycısını incelemeye koyulalım.

Bu Mikroskop Bakterinin Suratını Bile Gösterir

Avustralya çıkışlı mikroskobumuz lazer teknolojili. İlk çıkışı 1986’da olan ve görülenleri resimleyebilme özelliğine sahip bu mikroskoplar, lazer teknolojisiyle buluşturularak nesnelerin bağ yapılarını görüntüleyebilir hale getirilmiş. Canlı organizmanın hareketlerini izletiyor ve atomların moleküler bağlarını görmenize ve kaydetmenize olanak sağlıyor. Mikro düzeydeki cisimleri ince ayrıntısına kadar gösterip üstüne üstlük cismin gölgesini bile yakalayan bu mikroskopların araştırma ve bilim dünyasına ne gibi desteğinin olacağı tahmin edilir düzeyde ve bu durum tatmin edici görünüyor.

Australian National Üniversitesi, lazer teknolojisiyle geliştirdiği mikroskopta nanotel kullanmış. Tüm bunlar mikroskobun görme ve gösterme özelliğinin ne kadar büyük ve hassas olduğunu kanıtlar nitelikte.

 


Posted by caglar yesilyurt on 27.08.2014 under Genel

Samsung’un Yeni Galaxysi: Alpha

Kızışan teknoloji rekabetinde dev firmalardan ikisi var ki hepimiz aralarındaki yarışın ne denli önemli olduğunu biliyoruz. Birbirlerini, kopyalama ve fikir çalmakla suçlayan bu iki büyük teknoloji devi Apple ve Samsung, çok kısa bir zamanda son ürünlerini sürecek piyasaya. Ürünü çıkarmadan üst sürümü üzerinde çalışmaya başlayan bu firmalar kullanıcılara sürpriz yaparak aldıkları ürün yıllanmadan yenisini ortaya koyuyor.

Yine yakın zamanda ortaya çıkardığı iPhone 5 ve 5s’den sonra iPhone 6 için çalışan Apple, alt seviye cihazlarına oranla daha büyük ekrana sahip olan kavisli kasalı bu yeni ürünü Eylül 9’da kullanıcıya sunacak. Basına sızan haberler ve fotoğraflarla netleşen tek bilgiler bunlar olsa da halen doğrulanmış değiller.

Bunun karşılığında boş durmayan rakip firma Samsung iki farklı seri olan Note ve S serisinden Note üzerine oynadı ve Gear ile satışa sunduğu Note 3’den sonra teknik özelliklerini artırdığı ve bükülebilir ekrana sahip olacak Note 4’ün tasarımına başlamıştı. Amoled ekran kullanan Samsung, bu üründe ekran çözünürlüğünü 2.560 x 1.440 p yükselterek ultra süper amoled ekran kullandı. Ayrıca 2.5 gigahertz işlemci hızıyla hafıza sorununu da engellemek için RAM’İ 4 GB yapacak.

Herkesin sandığı gibi Samsung, iPhone 6’nın karşısına Note 4’ü çıkarmadı.Yerine Galaxy Alpha’yı sundu. Üstelik Apple henüz iPhone 6 ortada yokken. Bu hamleyle Samsung, hedef şaşırtmaya çalışıp Note 4 ile tüm beğenileri üzerine almaya mı çalışıyor, yoksa gerçekten Glaxy Alpha’yı İphone 6’nın karşısına bu özelliklerle koyarak onu mağlup edeceğini mi düşünüyor bilemiyoruz.

Gelelim kiralık katil yeni ürün Galaxy Alpha’nın yazılım ve donanım bilgilerine. Biliyoruz ki Samsung, iPhone’nin metal kasasına karşı serilerinde plastik kasa kullanmayı tercih etti. Fakat bu cihazla ezber bozan Samsung, 4.7 inç’lik ekranı ve görsel olarak iPhone akrabası olan metal kasalı bir tasarımı tercih etti. Note 4’deki gibi süper amoled ekran kullanılmış ve  plastikten vazgeçilememiş olacak ki batarya kapağı yine plastik olarak dizayn edilmiş.

Cihaz, iPhone 5S gibi parmak izi okuyucusuna sahip. 2 GB RAM, 1.8 GHz hız ve Note 4’ün 4.4.3’lük  Kitkat sürümüne karşılık 4.4.4’lük Android sürümü kullanılıyor. Kamera özelliğiyse şöyle: Ön kamera 2.1 mp arka kamera ise 12 mp. Kullanıcıları hüsrana uğratacak durum ise cihazın bataryası. Şöyle ki cihaza 1.860mAh pil eklenmiş. Bu demek ki cihazı normal standartlarda arama, mesajlaşma ve internet için kullanan biri günün ortasında telefonunu şarja takmak zorunda kalacak.

Artırılamayan hafıza kullanan Alpha, Samsung kullanıcılarını, kopyalama konusunda düşündürmeye itti. Çıkış tarihi 12 Eylül olarak verilmiş ve 689 dolar da fiyat biçilmiş bu ürün 5 farklı rengiyle aynı anda 150 farklı ülkede satışa sunulacak.


Posted by caglar yesilyurt on 19.08.2014 under Genel

ALGORİTMA SOSLU DİJİTAL BEYİN YAPAY ZEKA

Yapay Zeka Nedir?

Yüzeysel tabiriyle yapay zeka, bir bilgisayara, bilgisayar tarafından kontrol edilen makinelere insansı davranışları yaptırabilme gücüdür. Yani düşünme, olaylardan pozitif ve negatif yorumlar çıkararak deneyim kazanma, cümleleri anlamlandırabilme gibi zihinsel eylemleri gerçekleştirebilme yeteneğinin aslında bu yeteneklere sahip olmayan cihazlara yine insan eliyle yüklenmesi sonucu ortaya çıkmış sanal zihindir.

Yapay Zeka Adına Yapılan Çalışmalar ve Kullanım Alanları

Bu kavram seneler öncesinde ortaya çıkmıştır. 1920’lerde yazılmış ve o dönem bilim adamlarına ilham kaynağı olmuş modern bilim kurgu edebiyatı eserlerinde, özellikle Karel Capek’in eserlerinde dile getirilmiştir. Capek aynı temalı tiyatro eserinde de insan beyninden ayrı bir zeka oluşturulabileceği ve bu yapay zekaya sahip robotlar üretilebileceğini savunmuştur.

Karel haksız sayılmazdı. Zira yapay zeka alanındaki çalışmalar her geçen gün ilerliyor ve insan zekasına da gittikçe yaklaşıyor. Dört sene önce ortaya çıkan Mavi Beyin Projesi(Blue Brain Project) de bu dalda yapılmış büyük bir projedir. Bu projede bir kedinin beyin zarını siber dünyada kopyalamaya çalışmak, beyin kıvrımlarındaki bilgileri alarak anlaşılamayan birçok zihinsel olgu ve karakteristik özelliklerin sebebini ortaya çıkarmaktı esas olan. 1 milyar nörona sahip beyin zarını 144 terabaytlık RAM kullanarak işlemişlerdi. Kullandıkları bilgisayar ise dünyanın en güçlü bilgisayarlarından biri olan Blue Gene idi.

Stanford Üniversitesi ve IBM iş birliğiyle yapılan bu çalışmalarda fare beyninin tamamı ve yine insan beyninin %1’lik bir kısmı da sayısal belleğe işlenmişti. Projeyi yürüten Profesör Markram, 2018 yılına kadar insan zekasıyla eş değer akıllı bir yapay beyin yaratmayı planladıklarını söyledi. Bu yapay zeka, düşünecek duyguları hissedecek hatta biz insanlar gibi aşık olacak.

Bu iddialı cümlelere şunu hatırlatmak isteriz: Turing Testi.

Peki Nedir Bu Turing Testi?

Her mucit icat ettiği şeyin çalışılabilirlik ve kullanılabilirliğini test etmek zorundadır. Bu bağlamda yapay zeka denemeleri de birtakım testlere maruz kalacaktır. Bu testin adı Turing.

Turing Testi’nde bir oda bir perde ile ikiye ayrılır. Bir tarafta yapay zekaya sahip bir bilgisayar ve zeka seviyesi normal düzeyde yetişkin bir birey, diğer tarafta ise onlara sorular soracak ve yazılı olarak aldığı cevapları değerlendirerek hangisinin makine hangisinin insan tarafından cevaplandırıldığını bulacak bir heyet bulunmaktadır. Şayet değerlendirme sonucunda makine, cevapları ile heyeti insan olduğuna ikna ederse başarı ile sonuçlanmış bir çalışma olacak ve düşülebilen bir makine olacaktır.

Oysaki bu test birçok kez eleştirilmiştir. Çünkü insan zekasıyla eş değer olduğu düşünülen bir yapay zekayı, yine insan zekasıyla test etmek kimilerine ironik gelmiştir.

Tüm bunlar doğrultusunda son zamanlarda sıkça sözü edilen yapay zeka kavramı net olarak en fazla on yıl içerinde hayatımıza girecektir diyebiliriz sanırım.


Posted by caglar yesilyurt on 12.08.2014 under Genel