Ahlaksız büyüme
Büyüyoruz ama neden işsizlik azalmıyor sorusuna cevap olması açısından 1930’larda bir kavram türemişti: işsiz büyüme (“jobless growth” ya da “jobless recovery”).
Son küresel kriz sonrası ekonomik toparlanma dinamikleri incelenirken bu tabir sıkça karşımıza çıkar oldu. Ekonomimiz büyüyor ama işşizlik yerinde sayıyor ya da artıyor. Türkiye’de ki durumu anlatmak için de kullanılabilir bu kavram. Türkiye ekonomisi büyüyor ancak yeterli iş yaratamıyor. Türkiye’de ekonomik büyümeyi tam anlamıyla incelemek için başka bir kavrama daha ihtiyaç var aslında. İktisat literatürüne naçizane katkım olsun: ahlaksız büyüme (shameless growth).
Bu kavram aşağıda sıraladığım, son bir-iki yılda benim ve yakın çevremin başından geçen olaylar silsilesi sonucunda ortaya çıktı.
• Firmanın, görüp beğendiğiniz ve satın aldığınız bir üründen farklı bir ürün getirip, yanlış hatırladığınızı savunarak ürünü zorla teslim etmeye çalışması;
• Bindiğiniz taksinin fazladan para almak için farklı bir güzergah izlemesi, ya da gündüz olduğu halde bilerek gece tarifesi uygulaması, ya da şoförün verdiğiniz 50 TL’yi el çabukluğuyla 5 TL ile değiştirmesi;
• Elektronik tartının eksik tartması, ya da semt pazarında kullanılan demir ağırlıkların içini oymak suretiyle eksik tartmak;
• Evinizde yapacağınız tadilat için anlaştığınız işçinin hiç gelmemesi, nedeni sorulduğunda ise daha fazla para veren başka birine gidildiğinin söylenmesi;
• Yapılan bir inşaat işi için kapora ya da peşin para ödenmesinden sonra işçilerin ortadan kaybolması;
• Haddinden fazla iş almak, işe başlayıp müşteriyi bağladıktan sonra işin haftalarca bitirilememesi, kısaca iş aktine uymamak;
• Ödediğiniz trafik cezası için yazılan makbuzun bir kaç kez kıvrılarak verilmesi, arabanıza binip giderken, bir bakayım diye makbuzu açtığınızda, makbuzun tamamen boş olduğunun görülmesi;
Eminim sizin de başınızdan buna benzer olaylar geçmiştir. Bizim maalesef bir iş ahlakı sorunumuz var ve yine maalesef bu “ahlaksızlık” olgusu kültürel ve sosyal yapının bir parçası haline gelmiş; bir nevi genetik kodumuza işlenmiş. Kopya çekmek, rüşvet vermek, yalan söylemek ve vergi kaçırmak gibi ahlak kuralları ile bağdaştıralamayan eylemler hep affedildi; önemsizleştirildi. Bu affedilmeler ve cezasızlık neticesinde “ahlaksızlık” iş yaşamında meşrulaşmıştır. İşte bu meşrulaşmanın ifadesidir ahlaksız büyüme; yenilik iktisadı ve sürdürülebilir büyüme ile de oldukça ilintilidir.
Ahlaksız büyüme ekonomik yapının işleyişinin temel taşlarından birisi olan güven duygusunu derinden sarsmakta; kişilerin, işletmelerin ve devletin birbirlerine güvenmediği bir ortam oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ekonomik ve hukuki yapı kişilerin güvenilir olduğu prensibi üzerine kurulmuştur. Aksi bir durumda hukuki yapı kuralları çiğneyen kişi ya da kurumu cezalandırır. Yani hukuk bağlayıcıdır. Oysa Türkiye’de sistem kişilerin ahlaksız olduğu prensibi üzerine kurulmuştur. Bu nedenle aklınıza gelebilecek pek çok durumda kişi dürüstlüğünü kanıtlamak zorunda bırakılmaktadır. Kuralları çiğnemenin ya da duruma ve kişiye göre uyarlamanın neticesinde kuralların ve kanunların bağlayıcılığı kalmamıştır. Güvensizlik ortamı bir sürü yeni (ve gereksiz) kuralın oluşmasına; kuralların düzgün uygulanmaması da ahlaksızlığın evrilerek devam etmesine neden olmaktadır. Sonuç itibariyle kişinin ağzında çıkan sözün ekonomik aktivitenin başlaması için yeterli olmadığı bir ortam oluşmaktadır. Bilginin doğruluğunun teyit edilmesinin büyük zaman maliyeti vardır. İşte bu nedenle güvensizlik ortamı her zaman ekonomik dengenin daha düşük bir seviyede oluşmasına neden olur.
Daha da ileri gideyim. Türkiye’de bilim ve teknoloji ve stratejisi ile ilgili dokümanlarda Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya oranı hedefi %2 olarak belirlenmiştir. Ahlaksız büyüme sürecinde böyle bir hedefe ulaşmak tatlı bir rüyadan ibarettir. Güven mefhumunun eksik olduğu bir ekonomide işletmelerin kamu desteği olmaksızın Ar-Ge harcamalarını artırması beklenemez. Ar-Ge faaliyetleri belirsizliklerin yönetilebildiği ölçüde başarıya ulaşır. Kişilerin ve kurumların birbirlerine güvenmediği bir ortam belirsizlikleri besler. Belirsizliklerin artması Ar-Ge fonlamasını etkilediği gibi hali hazırdaki Ar-Ge faaliyetlerinin başarısını da etkiler (Ar-Ge’siz inovasyon kavramının ön plana çıktığı yeni ekonomide Ar-Ge hedefi koymanın mantığının sorgulandığı bir yazıya ihtiyaç belirdi şu aşamada. Mesela başlıkta şöyle olabilir “Siz hala annenizin politikasını mı kullanıyorsunuz?”). Güven ve inovasyon arasındaki ilişki üzerine bir kaç yazı yazdığımı hatırlıyorum (ve bir de tez!). İlgili kişileri yönlendirip yazıyı bitirelim.
Sözün özü: ahlaksız büyüme güvensizlik ortamını besler, güvensizlik ise uzun dönemde ekonomik büyümeye ket vurur. Yani ahlaksız büyüme sürdürülebilir değildir.
‹ Anlayana… OPTIMIST’e söylediklerim ve daha fazlası ›