Nasıl Bir ODTÜ-(özet metin)

 

tozturk2

 nasilbirodtu

                                                             

Değerli Öğretim Üyeleri
( Geldiğimiz aşama itibari ile belli-başlı konularda  görüşlerimi  içeren   görsellere erişmek için
7 Haziran Perşembe günü itibari ile https://blog.metu.edu.tr/ozturk/nasil-bir-odtu-2/
adresine bağlanabilirsiniz )

Yaklaşık iki aydır sürdürdüğüm görüşmeler, karşılıklı fikir alışverişleri ve Erdemli, Kuzey Kıbrıs kampüs ziyaretleri, rektörlük seçiminde aday olma aşamasında ortaya koyduğum görüşlerimi daha da olgunlaştırdı. Geldiğimiz bu aşama itibari ile Üniversitemizin yakın geleceğine yönelik bütüncül bir bakış ortaya koymanın faydalı olacağını düşünüyorum.

Belki ilk yapmamız gereken tespit, kuruluşundan 60 yıl sonra, Ankara, Erdemli, Kuzey Kıbrıs kampüslerimiz, verdiğimiz eğitim, mezunlarımız ve mezun derneklerimiz, teknoparkımız, geliştirme vakfı okulları ve uluslararası başarılarımız ile gıpta edilecek bir konumda olduğumuzdur. Şüphesiz bu konumumuzu başta yöneticilerimiz olmak üzere tüm mensuplarımızın özverili çabalarına borçlu olduğumuzu biliyoruz.

Başarılarımızı da dikkate alarak, mevcut yapımızı yeniden değerlendirmemiz yararlı olacaktır. 8-10 bin öğrenci için tasarlanmış idari yapımızla, bugün, bunun nerdeyse üç katı kadar bir büyüklüğe cevap verme gayreti içindeyiz. Bu süreçte zorlandığımız ve enerjimizin bir kısmını içerde tükettiğimiz bir gerçektir. Gelişim ivmemizi sürdürebilmemiz, uluslararası bir araştırma üniversitesi olarak ODTÜ’yü amaçladığımız gelişim çizgisinde muhafaza edebilmemiz için, şu anki durumumuzu gözden geçirmemiz gerekmektedir. Bu kapsamda, işlev odaklı yapımızı, amaç odaklı öğelerle güçlendirmemiz gerektiği düşüncesindeyim. Kısaca, yeniden bir atılım için, yapımızı konsolide etmemiz, eriştiğimiz büyüklükte, ODTÜ’nün ilk yıllarının heyecanını tekrar kazanmanın yol ve yöntemlerini bulmak zorundayız.

Araştırma, eğitim ve toplumsal hizmet, şüphesiz Üniversitemizin üç ana işlevidir. Güçlü Enstitülerimiz, Lisansüstü Programlarımız, Merkezlerimiz, Teknoparkımız ve İşbirliklerimiz ile pek çok alanda önemli araştırma birikimlerine sahibiz. Bir araştırma üniversitesi olarak ses getirici araştırmalar ortaya koyabilmemiz için araştırma yapımızı güçlendirmek durumundayız. Üniversitemizde henüz oluşturamadığımız doktorasonrası araştırmacı katmanını ivedilikle oluşturmak zorundayız. Bunun için ilk dört yıl için 250 takiben 500’e çıkan doktorasonrası araştırmacı(uzman) kadrosu temini için aktif çaba içerisinde olmalıyız.

Ülkemiz yükseköğrenim sistemi içerisindeki Üniversitemizin yeri ve rolü, doktora ağırlıklı lisansüstü eğitimi ön plana çıkartmaktadır. Bazı alanlarda yaşadığımız öğretim üyesi kaybımızı da gene ancak lisansüstü eğitim odaklı olarak kapatabileceğimizin bilincinde olmalıyız. Yukarıda değinilen doktorasonrası araştırmacı kadroları, yüksek lisans ağırlıklı eğitimimizi doktora ağırlıklı eğitime dönüştürmede kolaylaştırıcı bir rol oynayacaktır. Özenli bir öğrenci seçimi, bir senelik yoğun dönüştürücü bir program ile, öğrencilerimizin makul sürede doktoralarını alabileceği bir yapı oluşturmalıyız. Bu amaç doğrultusunda süre uzamasına neden olan tedarik süreçlerimiz dahil pek çok sürecimizi yeniden ele almalıyız. Ülkemizin takip eden 10 yıl içerisinde nerdeyse 100 000 doktoralı elemana ihtiyacı olacaktır. Bu amaç doğrultusunda, halen yıllık vermekte olduğumuz doktora mezun sayımızı, 8 yıllık süre sonunda mevcudun iki katına ( 500 doktora) çıkartmamız erişebileceğimiz gerçekçi bir hedeftir.

Lisans eğitiminde güçlü disipliner eğitimimizi- gerekli yenilemeleri yaparak- sürdürmeliyiz. Bu alanda önümüzdeki 4 yıllık süre zarfında yapabileceğimiz en önemli yenilik, disiplinlerarası yandal programları(DYP) ve yine disiplinlerarası tasarım projelerinin (DSP) başlatılması/ geliştirilerek sürdürülmesidir. Disiplinlerarası tüm oluşumlar hemen hemen her zaman tepeden başlayan süreçler olmasına rağmen, etkin bir mekanizma oluşturarak ,  bu süreçleri, merkezlerimizin ve genç öğretim üyelerimizin yaratıcılığı ile, tabandan başlayan süreçler haline dönüştürebilmeliyiz. Halen yandal programlarımızda 500 düzeyinde olan kayıtlı öğrenci sayımızı 4 yıllık süre sonunda,1500’e, çıkartmak erişebileceğimiz bir hedeftir.

Lisans eğitimimizin ilk iki yılında öğrencilerimizde görülen motivasyon kaybı ve kabul edilebilir düzeyin çok altındaki başarı düzeyi ele almamız gereken önemli bir sorundur. Sorunun kökenin çok derinlerde olduğunu biliyoruz. “İlkokul 5” ten itibaren uygulanagelen 1-2 dakikada çözülebilen tek basamaklı soru odaklı eğitim sistemi revize edilmeden, bu sorunu tam olarak çözmemiz elbetteki mümkün değildir. Ancak yine de başarı düzeyini daha makul kılacak tedbirleri almamız mümkündür. 4 yıllık süre sonunda 1. sınıfta %23 olan başarı düzeyimizi en az % 50’ye yükseltmemizi erişebileceğimiz bir hedef olarak görüyorum.

Yukarıdaki hedeflere ulaşmak, ancak kendimizi uluslararası düzeyde konumlandırma ısrarımızdan vaz geçmemekle mümkündür. Bu açıdan üniversitemizin konumunun ilk 200’lük dilimin dışında olmaması gerekir. Bu bağlamda zayıf ve güçlü yönlerimizi göz önünde bulundurmamızda yarar olduğu kanaatindeyim. Ankara kampüsü olarak zayıf yönlerimizden biri, yoğun çabalarımıza rağmen, hala yeteri kadar uluslararasılaşamamış olmamızdır. Üniversitemiz için bundan 15 sene evvel koymuş olduğumuz mütevazi %10 uluslararası öğrenci hedefinin Ankara kampüsü olarak bugün maalesef çok altındayız( %6.8). Diğer taraftan, güçlü olduğumuz bir alan, oluşturduğumuz yeni ilave yerleşkelerdır. Erdemli Kampüsü, Gaziantep Kampüsü ve son olarak da Kuzey Kıbrıs Kampüsü bu konudaki gurur duyduğumuz başarılarımızdandır. Belki de uluslararasılaşma hedefimizde bu deneyimimizden faydalanacağımız bir yaklaşımı benimsememiz daha doğru olacaktır. Mimarlık anfisindeki ilk panelde, ortaya koyduğum Amerika, Asya ve Afrika kıtalarında birer “Middle East Technical University“ yerleşkesi bu yaklaşımın bir sonucudur. Şüphesiz bu konu, Üniversitemiz, Geliştirme Vakfımız ve Mezun Derneklerimizin birlikte karar verebileceği bir husustur. Kıbrıs örneğinde var olan devlet desteğini bahsettiğimiz ilave kampüslerde bulamayacağımız aşikardır. 130 000 mezunu ile ODTÜ topluluğunun oluşturacağı destekle, mütevazi bir başlangıç ve kendi gelirleri ile büyüme gerçekçi bir stratejidir. Burada hedef ilk 4 yıl için üç ilave yerleşkeye yönelik yol haritası, belki mütevazi ölçekte bir yerleşke için bir başlangıç, 8 sene sonunda ise en azından şu anda Kuzey Kıbrıs Kampüsü olgunluğunda bir ilave yerleşkenin oluşturulmasıdır. Uzun vadede hedef, öğrenci ve öğretim üyesi çoğunluğunun yerel olduğu ancak yerleşkeler arası sirkülasyonla uluslararası öğrenci/öğretimüyesi oranının tüm ODTÜ yerleşkelerinde istenen oranda gerçekleştirilebilmesidir.

Ülke içinde, dış gündemimiz üniversite içi gündemimiz kadar kritik ve önemlidir. Bu kapsamda üç alanda aktif faaliyet planlanmaktadır. Bunlardan ilki Üniversite giriş sınavıdır. Bilindiği üzere burada önerimiz, öğrenci kabulünün, var olan sistemle sürdürülmesi, ancak öğrencilerimizin %10’nun Üniversitemize klasik sınavla yerleşmesidir. Bu öneri mütevazi bir başlangıç olup, elde edilecek başarıya göre %10’luk oranın git gide arttırılması esasına dayanmaktadır. Bu çalışmada strateji, aynı kaygıyı taşıyan üniversitelerle birlikte hareket ederek ÖSYM çatısı altında klasik sınavla öğrenci kabulünün yapıldığı yeni bir sistem oluşturulmasında öncülük yapmaktır.

Yukarıdaki konudan bağımsız olarak, Eğitim Fakültemizin koordinasyonunda Geliştirme Vakfı-Mezun Derneklerimizin desteği ile oluşturulacak diğer bir girişim ODTÜ değerlendirme merkezinin kurulmasıdır. Bu merkez, Üniversite tanıtımımızın bir parçası olarak faaliyet gösterecek ve tanıtım sırasında ziyaret edilen illerde İngilizce Yeterlilik (çoktan seçmeli), tasarım, bilişim ve temel bilimlerde(Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji)  ilgi duyan öğrencilere klasik sınavlar verecektir. İlk 4 yılda ülke içerisinde uygulanan bu sistemin, ikinci 4 yılda yurtdışında da uygulanmasına başlanacak ve bu şekilde nitelikli öğrencilerin seçilmesinde uluslararası düzeyde güvenilir bir sınav sistemi oluşturulacaktır.

Dış gündeme ilişkin diğer bir faaliyet alanı proje sürelerinin doktora programları ile uyumlu hale getirilmesidir. Bilindiği gibi halen en fazla 3 senelik proje süreleri ancak yüksek lisans programları ile eşleşmektedir. TÜBİTAK ve Sanayi Bakanlığı nezdinde gösterilecek aktif çaba ile 3 seneden daha uzun, tercihen 5 senelik (ancak daha sonra 4 seneye çekilebilecek) projeleri mümkün kılan mevzuat değişikliği konusunda aktif çaba gösterilecektir.

Dış gündemin önemli faaliyet alanlarından bir diğeri doktorasonrası araştırmacı kadrolarının teminidir. Şu anda geldiğimiz nokta itibari ile ciddi bir sıçrama yapabilmemizin önkoşulu bu kadroların temin edilmesidir. Gerek araştırma görevlileri gerekse doktorasonrası araştırmacılara yabancı uyrukluların atanmasını da mümkün kılacak mevzuat değişiklikleri konusunda gene aktif çaba gösterilecektir.

Yukarıda ortaya konan hedeflere talip olduğum iki dönem içerisinde erişmek şüphesizki kolay değildir. Fiziki ve insan kaynakları olarak yapılanma, çalışma huzuru ve birimlerarası uyumun sağlanması, araştırma ve eğitimde hedeflenen başarı düzeyleri ancak hep birlikte göstereceğimiz çaba ve özveri ile mümkündür.

Talip olduğum bu çok onurlu görevin, farklı sorumluluklar yükleyen, çok zor ve meşakkatli bir görev olduğunun bilincindeyim. Diğer taraftan, iç enerjisini iyi odaklamış bir ODTÜ’nün tüm bu zorlukların üstesinden rahatlıkla geleceğine tereddütsüz inandığımı da belirtmek isterim.

Bu vesile ile bayramınızı kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim.

Sevgi ve saygılarımla

Tayfur Öztürk


Tayfur Ozturk