Girişimciler neye girişecek?
Girişimciler neye girişecek?
Herhangi bir coğrafyanın bilgi tabanında, aktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucu ortaya çıkan bilgiyi fırsata çeviren kişiye girişimci denir. Bu bilgi yeni bir ürüne ya da sürece ait olabileceği gibi basit bir pazarlama fikri de olabilir. Önemli olan girişimcinin elde ettiği bu bilgiyi (basit fikirler de bilgidir; herhangi bir aktarım aracına aktarılsın ya da aktarılmasın) işleyerek karlı bir yatırıma dönüştürmesidir.
Bu basit tanım hem günümüzdeki girişimcilik kavramını, hem de girişimciyi ekonomik yapının merkezine oturtan Schumpeterci yaklaşımın ana hatlarını kapsıyor. Bu tanımda bir ülkedeki girişimcilik ortamının başarısıyla doğru orantılı olan üç temel bileşen bulunmaktadır: bilgi tabanı; etkileşim; fikrin işlenmesi. Türkiye’de hayli revaçta olan girişimcilik kavramını bu çerçevede değerlendirdiğimizde, aslında devlet tarafından bizzat parlatılmış girişimcilik kavramının içinin pek de dolu olmadığını görüyoruz. Çünkü daha somut bir olguyu ifade eden “girişimcilk fikri” kavramından daha soyut bir olguyu temsil eden “bilgi tabanı” kavramına indiğimizde, hem devletin hem de özel sektörün hemen hiç etkin olmadığını görüyoruz. Parıltılı ışıklar altında konferanslar düzenlemek, bol bol destek dağıtmak ve girişimcilik kavramının medya görünürlüğü konusunda birbiriyle yarış içinde olan devlet ve özel sektör, mevcut bilgi tabanının geliştirilmesi ve bu bilgi tabanında etkileşimin artırılması hususunda nedense pek bir sessiz (e-tohum gibi bir kaç oluşum müstesna). İlginç değil mi? Daha da ilginci var: girişimcilikle yatıp kalkan, ağzından çıkan her iki kelimeden birisi girişimcilik olan devlet, özel sektör ve üniversite camiasından insanlar bu temel aksaklığı hemen hiç dile getirmiyorlar. Birazcık detaya girelim.
Bilgi tabanı
Yeni ürün ve süreç oluşumuna zemin hazırlayan fikirler bir bilgi tabanından beslenmek zorunda. Girişimcilere iş fikirleri bir vahiy şeklinde inmiyor sonuçta. Dolayısıyla ekonomik yapıdaki aktörlerin aktif etkileşimi sonucu ortaya çıkan bilgi tabanının dünya bilgi sınırında olması, girişimlerin başarısında büyük önem taşımaktadır. Dünyada son beş-on yılda bilgi ve iletişim sektöründe ortaya çıkan başarılı girişimleri bir düşünün. Bunların hemen hepsinin Amerika, İngiltere, Almanya, Finlandiya, Güney Kore gibi bilgi tabanı çok kuvvetli olan ülkelerden çıkmasının bir sebebi olsa gerek.
Mariana Mazzucato’nun “Entreprenerial State” kitabı işte tam bu noktada pişmiş aşa su katan bir iddia ortaya atıyor. Son beş yılda inovasyon yazınındaki en kışkırtıcı argümanlardan birine sahip bu kitapta, Amerikan devletinin piyasayı düzenlemekten öte, nasıl bizzat piyasa yarattığı örneklerle tartışılmaktadır. Yani devlet paranın büyük kısmını bilgi tabanı yaratmak için harcamıştır. Şu anda Amerika’daki tüm BİT sektörü firmaları başarılarını girişim fikri kadar, bu bilgi altyapısına da borçludurlar. Mazzucato’nun çarpıcı iphone örneğinden de görüleceği üzere iphone parçalarının ve telefonun ihtiva ettiği teknolojilerin hemen hepsi DARPA (Defense Advanced Research Project Agency – ABD Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Ajansı) tarafından sözleşmeli Ar-Ge projeleri çerçevesinde desteklenen araştırma projeleri sonucu ortaya çıkmıştır. Steve Jobs böyle bir bilgi tabanındaki teknolojileri çok iyi paketlemiştir.
Türkiye’de devlet, bilgi tabanı yaratmak için para harcamak şöyle dursun, hali hazırdaki kurulu bilgi tabanının gelişimine bizzat ket vurmaktadır. Üniversitelerdeki temel bilim bölümlerinin hemen hiç desteklenmemesi; devletin tek ileri araştırma merkezi konumundaki TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nin içinin boşaltılması; devletin Türkiye’nin en iyi devlet üniversitesini her türlü yöntemi kullanarak yıldırması, TÜBİTAK’ın bilimsel projeleri desteklemekten uzaklaşıp deneysel geliştirme, yenilik ve girişimcilik desteklerine odaklanması ve benzeri pek çok eylem (ve politika) nedeniyle Türkiye’de bilgi altyapısı dünya bilgi ve teknoloji sınırından çok uzakta konumlanmıştır. Biz bunlarla uğraşırken Amerika, DARPA ve benzeri mekanizmlarla ve NSF (National Science Foundation-Ulusal Bilim Vakfı) yoluyla bilgi altyapısının gelişmesi için milyarlarca dolar para harcamaktadır. DARPA’nın ve NSF’in toplam bütçesi yıllık 11 milyar Dolar civarındadır.
Aslında çok fazla yazmanın anlamı da yok. Çeşitli kurum ve kuruluşlardan girişimcilik desteği alan en parlak girişimcilerin silikon vadisine gönderilmesi, Türkiye’deki bilgi altyapısının kalitesi konusunda zaten bir fikir veriyor. En parlak girişimcilerin seçilerek bilgi altyapısı kuvvetli olan bir başka coğrafyaya gönderilmesinin bir nedeni olsa gerek.
Etkileşim
Girişimcilere ilham veren bilgi altyapısı ancak bu yapıyı oluşturan aktörlerin aktif etkileşimiyle gelişir. Bilim ve teknoloji politikasının iki ana amacı vardır: Teknolojik ilerlemenin hızını ve gidişatını (teknolojinin yönü) belirlemek. Bilgi altyapısını oluşturan aktörler arasındaki bilgi paylaşım mekanizmalarını etkinleştirmek, her iki amacın gerçekleşmesi için önemlidir. Başarılı girişimlerin ortaya çıktığı ekosistemlerde bilgi ve fikirler fütursuzca paylaşılır. Çünkü önemli olan bilgi veya fikir değil, bilginin kullanılması ve fikri karlı bir yatırıma dönüştürebilme kabileyitidir. Türkiye’deki girişimcilik altyapısı, bilginin ve fikirlerin paylaşılması hususunda hayli ketumdur. Girişimciler nedense fikirlerini bir başkasının çalacağı endişesiyle paylaşmaktan çekinirler. Bunun üstüne bir de işbirliği kültürümüzü olmaması eklenince bilgi yapısının etkileşim yoluyla yenilenmesi maalesef pek mümkün olmuyor. Burada devlet (ve özel sektör) ekosistemdeki bilgi ve fikir paylaşım mekanizmalarını etkinleştirerek her geçen gün büyüyen bilgi ve fikir dağarcığı içerisinden doğru fikirlerin ayıklanmasını sağlamalıdır. Bunun Türkiye’deki devlet politikasına yansıması teknopark kurmaktan ve kümelenme stratejileri geliştirmekten ibarettir. Devlet, üniversiteler, firmalar ve girişimciler bu tip yapılarda otomatik sinerji oluşmasını beklemektedir. İyimser olmakta fayda var tabiki ancak, iyimserlik hakikatin önüne geçtiği zaman kendimizi kandırmış olmaz mıyız?
Fikir ve fikrin işlenmesi
Girişimciliğin soyut olgularını hemen hiç dillendirmeyen devlet ve özel sektör girişimciliğin daha somut bir bileşeni olan fikirlerin desteklenmesine gelince her türlü kaynağını seferber etmektedir. Sadece Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakalığı teknogirişim sermayesi çerçevesinde son üç-dört yılda 1500 kadar girişimciye yaklaşık 150 milyon TL civarında destek sağlandı. Buna TÜBİTAK’ın girişimcilik desteklerini ve uzun yıllardır devam eden KOSGEB’in desteklerini de eklerseniz benim tahminimce bu paranın 3-4 katı kadar bir meblağ sadece fikirlerin işlenmesi için harcanmıştır. Somut fikirlere destek olmak Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin ana bileşeni olduğu için ve bu konuda sağda solda bir sürü yazı-çizi olduğu için kısa kesiyorum.
Ne yapmak gerekiyor?
Yukarıdaki şekil girişimcilik ekosisteminin kabaca bir ifadesi. Bilgi altyapısındaki bilgiler, teknolojiler, fikirler soyut bilgi tabanında oluşarak, yine soyut diyebileceğimiz etkileşim mekanizmaları yoluyla ayıklanır. Geriye kalan iyi fikirler risk alabilecek girişimciler tarafından uygulamaya geçirilir. Amerika’da girişimcilik ekosisteminin desteklenmesi için harcanan devlet parası bilgi altyapısına, etkileşime ve fikirlere azalan bir oranda dağıtılmaktadır. Yani bilgi altyapısını geliştirmek için oldukça büyük meblağlar harcanırken (Mazzucato’nun deyimiyle “piyasa yaratılırken”) fikirlerin uygulamaya geçirilmesi büyük ölçüde risk ve girişim sermayesi yoluyla doğal seçime bırakılmaktadır. Türkiye’de devlet desteklerinin ekosistemdeki bileşenler arasındaki dağılımı Amerika’nın tam tersidir. Zaten esas sıkıntıda buradadır.
Girişimcilikle yatıp kalkan dostlar alınmasın ama, girişimcilik ekosisteminin sadece fikir uygulama kısmına akıtılan muazzam para sistemin gelişimi için pek faydalı olmayacaktır. Diğer pek çok şeyde olduğu gibi para musluğu kısıldığında çarpık yapı ortaya çıkacaktır. Bu nedenle her durumda Türkiye’deki girişimciliğin destan yazdığından bahsedip devlet ve özel sektöre methiye düzen insanların biraz da uzun dönemde sürdürülebilir olmayan bu çarpık yapıyı dile getirmesi yerinde olacaktır. Girişimcilik ekosistemindeki bilgi altyapısının yetersiz olduğu bir ülkede girişimciler neye girişecek?
‹ Turkish football versus Turkish economy İnovasyon enflasyonu ›