Uzun bir aradan sonra…

Günlük koşturmacanın ve dünya gailesinin arasında “blog” satırlarına geri dönmek ferahlatıcı oldu aslında…Her ne kadar gündem pek ferah olmasa da…

Ülkemizin egemenlik tecellisinin yegane dayanağı olan TBMM yenilendi ve ancak bu ayın ilk günü yeniden ve memleketin her rengini barındıran bir görüntüyle karşımıza geldi. Temsil edilen ve edilmeyen her partinin gelecek adına “olumlu katkı” yapmakla sorumlu olduğu bir anayasa hazırlama sürecini hep birlikte göreceğiz. 21.yüzyıla yakışan ve köhnemiş düşünce ve kısıtlamalardan, askeri vesayetten uzak ama sürekli değiştirmeyi gerektirmeyen bir içeriğe sahip olmalı bu anayasa. Herkesi kucaklamalı, her vatandaşına sahip çıkmalı diline, dinine, ne giydiğine bakmaksızın…kimseye “öteki” dememeli, kimseye “öteye git” dememeli…

Bir yandan dünya gündemi de hiç hız kesmeden ve Türkiye’nin her an havasını değiştiren rüzgarlara teslim olmuş durumda. “Süper” güçlerin krize teslim olduğu, “ab”nin fildişi kulesinin Yunan protestoları ile “sarkozy-merkel” takıntıları arasında sıkıştığı bir ortamda, biz de her türlü krize “idmanlı” yurdum insanı ile ne yapacağımızı göreceğiz bakalım… 

Doktora tezimi, yeni değişen tez danışmanımın tavsiyeleriyle bir an evvel bitirme telaşı, günlük koşturmaca ve maişet tedariki içinde bakalım zaman neler getirecek…

Sevgi ve selamlarımla,

Taner Zorbay

4 Ekim 2011, Salı

Ankara