Güdülenmiş Muhakeme

Views: 603

Dünyanın tüm enformasyonuna parmaklarımızın ucuyla erişebildiğimiz bu çağda, temel gerçekler konusunda neden hala böylesine yaygın anlaşmazlıklara sahibiz? Karşımızda duran onca kanıta rağmen insanların önyargılarını değiştirmek neden bu kadar zor?

Belki de bu kusurlu kanaatlerin bazıları, kasıtlı olarak yayılan yanlış bilgilerin bir sonucu. İnternetin tesiri öyle büyük ki hatalı bilgiler de hızla yayılıyor. Ama bu sahte bilgilerin, insanların bilgiyi yayma becerisi kazanmasından bu yana yayılmaya devam ettiğini de biliyoruz. Daha da vahim olanı, sahte bilgilerin yayılmasına yardımcı olan bu teknolojilerin hepsi aynı zamanda elimizdeki enformasyonun gerçekliğini de hızlıca kontrol edebilmemize imkân tanıyor. Aklımıza hızlıca takılan kontrol soruların birçoğu için yetkili ağızlardan, güvenilir yanıtlar elde edebiliriz. İnsanlık tarihi boyunca bir soruya cevap bulmak hiç bu kadar kolay olmamıştı. Özetle gerçeğe erişim konusunda ilk kez bu kadar şanslıyız. Öyleyse neden hala yanlış inançlara sahibiz?

Sosyal psikologlar bu soruya şaşırtıcı bir yanıt sunuyor: İnsanlar, aksi yöndeki kanıtlarla karşı karşıya kalsalar da inandıkları bir şeyi değiştirmek konusunda hata veriyorlar ve bu durumun kaynağı psikolojimizdeki derin bir kusura dayanıyor. Kısaca özetlersek; psikologların ortaya koydukları üzere, var olan inançlarımıza zıt düşen bir bilgiyi işleme şeklimiz, inançlarımızı destekleyen bilgileri işleme şeklimizden farklı. İşte bu tuhaf duruma “güdülenmiş muhakeme” deniyor. Var olan inançlarımıza (ya da doğruluğuna inanmak istediğimiz şeylere) uyum sağlayıp, doğru olduklarını işaret eden verilerle karşılaştığımızda bunları hemen “gerçekler” kategorisinde ele alıyoruz. Bu veriyi, önceden var olan gerçeklerle aynı kategoride değerlendirip, var olan inancı doğrulayan bir kanıt gibi görmekteyiz. Diğer taraftan, el üstünde tuttuğumuz bu inançlara ters düşen bir bilgi görünce bu kadar aceleci davranmayıp, ince eleyip sık dokuyarak bilginin kaynağını dikkatlice inceleme eğilimine giriyor, derinlemesine kontrol ediyoruz. Beklenildiği üzere, böyle bir yaklaşımın içindeyken karşımızdaki bilginin kusurlarını bulmaya odaklandığımızdan, en ufak bir hata görürsek tamamını göz ardı edip onunla çelişen inancımıza bağlılığı sürdürüyoruz. Psikolog Tom Gilovich bu süreci incelikli bir şekilde ele alıp, zihinlerimizin iki şaşırtıcı soruyla harekete geçirildiğini gördü. Enformasyon, inandığımız şeyle örtüşüyorsa; “Buna inanabilir miyim?“, ters düşüyorsa “Buna inanmalı mıyım?” sorusuna yoğunlaşıyoruz.

Bu sadece siyasi inançlarla sınırlı değil. Bilim, sağlık, batıl inançlar, spor, ünlülerle ilgili haberler ya da inanmaya meyilli olduğumuz herhangi bir konuda da geçerli. Bu konudaki önyargılarımızın evrensel olduğunu gösteren yeterince kanıt var. Yani sağ ya da sol görüşlü aşırı politik uçlardaki bireylere ya da sadece narsist kişilere özgü bir hatadan değil, hepimizde olan bir kusurdan bahsediyoruz. Hatta bu durumu hemen kendi üzerimde test edebilirim. Örneğin kafeinin sağlığımız açısından faydalarına dair tıbbi kanıtlarla karşılaştığımda (kahveyi seven biri olduğum için) memnuniyetle kabulleniyorum. Ama kafeinin olumsuz etkilerine dair bir çalışma görünce bu kez daha dikkatli bir şekilde inceleyip detaylarına odaklanmaya başlıyorum: “Katılımcılar olması gerektiği gibi seçilmemiş!” ya da “Zaten kimse araştırmanın yayınlandığı bu hakemli dergiyi bilmiyor.” Ya da o an hangi detaya takıldıysam…

Sahip olduğum önyargıyı biraz sorguladığımda bu yaklaşımımdan endişe duyuyorum. Öyle görünüyor ki güdülenmiş muhakeme yüzünden çarpıtılmış, taraflı verileri ya da yanlış olduğu ortada olan bilgileri kabullenip, var olan inançlarımı koruma eğilimindeyim. Hâlbuki bir yandan bu inanca sahip olup, diğer taraftan konu hakkındaki gerçeklere ulaşma konusuna samimi bir istekle yaklaşıp, verileri tarafsız bir şekilde inceleyebilirdim. Böylece o konuyla ilgili en iyi doğru erişmiş olur, karşıma çıkanları incelerken mantıksal düşünme yönünde çaba gösterebilirim. Aynı konu hakkında benden farklı düşünen biri, gerçeğe ulaşma konusunda tarafsız bir samimiyet sergiliyorsa tamamen aynı adımları izleyip bambaşka bir sonuca varabilir. Özetle bir şeyi mantıklı bir şekilde incelesek bile muhakeme gücümüzü farkında bile olmadan kişisel seçimlerimizle yönlendiriyoruz. Umarım güdülenmiş muhakememizin farkına varmak, onu yenmemizle sonuçlanır. Fakat henüz bunu başarabileceğimizi gösteren bir kanıt yok.


Yazar: David Pizarro, Psikolog ve Bilişsel Bilimler Uzmanı; Cornell Üniversitesi, Popular Science Türkiye, Mart 2017, s.75

Enerji Harcamayan Soğutucu Malzeme

Views: 63

Colorado Üniversitesi’nde çalışan bir grup araştırmacı doğrudan güneş ışığına maruz kalan maddeleri bile hiç enerji harcamadan soğutabilen bir malzeme geliştirdi. Dr. Xiaobo Yin ve arkadaşlarının yaptığı araştırmanın sonuçları Science’ta yayımlandı.

Tüm nesneler doğal olarak sahip oldukları ısıyı yayar. Bu durum nesnelerin gece vakti ısı kaybetmesine ve soğumasına neden olur. Ancak gündüzleri güneş ışığının soğurulmasıyla alınan az miktarda enerji bile doğal olarak yayınlanandan daha fazla olduğu için doğrudan güneş ışığına maruz kalan malzemeler ısınır.

Araştırmacıların geliştirdiği malzeme bir nesnenin yüzeyine uygulandığında hem güneş ışığını etkin bir biçimde yansıtıyor hem de doğal olarak yayılan ısının kaçmasına imkân veriyor. Böylece hiç enerji harcamadan üzerini kapladığı malzemenin soğumasını sağlıyor. Geliştirilen Cam-Polimer hibridi malzeme, düşük maliyetle üretilebiliyor ve mutfaklarda kullanılan alüminyum folyolardan sadece biraz daha kalın oluyor. Araştırmacılar bu malzeme kullanılarak büyük yapıların soğutulabileceğini söylüyor. Örneğin bir evin çatısının 10-20 metrekaresini bu malzemeyle kaplayarak yaz günlerinde evin tamamını serin tutmak mümkün olabilir.


Yazar: Dr. Mahir E. Ocak, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, Mart 2017, s.11.

Neden gözümüzü kırparken görme algısı kesintiye uğramaz?

Views: 2816

Her birkaç saniyede bilinçsizce gözlerimizi kırparız. Göz kapaklarımız kapanırken göz küresi göz çukurunun içinde geriye doğru çekilir. Birkaç yüz milisaniye sonra göz kapakları açılırken göz küresi de yeniden ileri doğru hareket eder.

Göz kırpanın, göz sağlığı için çok önemli iki işlevi vardır.

  • İlk olarak, göz kapağının kapanması sırasında gözyaşı bezlerinden emilen su, göz küresinin tamamının nemlenmesini sağlar ve böylece gözün kurumasını engeller.
  • İkinci olarak, göz kırpması gözü tahriş edici maddelerden de korur. Ayrıca göz kırpasının hareket sırasında gözün bir noktaya odaklanmasına yardımcı olduğu da düşünülüyor.

Göz kırpma sıklığı yaşa, cinsiyete göre değişir. Küçük çocuklar dakikada 1-2 kez gözlerini kırparken; yetişkinler dakikada ortalama 10 kez gözlerini kırpar. Sağlığı bozuk insanların göz kırpma sıklığı sağlıklı insanlarınkinden farklı olabilir. Örneğin, sinir sistemindeki sorunlar, takıntılı bir şekilde sürekli göz kırpmaya sebep olabilir. Parkinson hastalarının göz kırpma sıklığıysa sağlıklı insanlarınkinden düşüktür. Uzun süre bir şeye odaklanarak bakmak gözlerin normalden daha az kırpılmasına sebep olabilir. Örneğin kitap okurken göz kırpma sıklığının dakikada 3-4’e kadar düşmesi gözlerin kurumasına ve yorulmasına neden olur. Gözlerimizi kırparken kısa bir süre için göze ışık giremez. Ancak hepimizin gayet iyi bildiği gibi bu durum görme algımızın kesintiye uğramasına neden olmaz. Beyin çeşitli karmaşık süreçler sonucunda kırpma öncesi ve sonrası görüntüleri birbirine uydurur. Yakın zamanda yapılan araştırmalar, bu süreçlerin tahmin edilenden de çok daha karmaşık olduğunu gösteriyor.

Göz kapakları kapanırken geriye doğru giden göz küresi, göz kapakları açıldıktan sonra her zaman aynı noktaya geri dönmez. Dr. Gerrit W. Maus ve arkadaşlarının yakın zamanda Current Biology’de yayımladıkları makaleye göre, beyin gözlerin kırpma sonrası odaklandığı noktayı kırpma öncesiyle aynı yapmak için göz kaslarını harekete geçiriyor. Araştırma ekibinin lideri Prof. Patrick Cavanagh, gözlerin çalışmasını modern film kameralarınınkine benzetiyor. Kameraların film çekimleri sırasında çoğu zaman hareket etmeleri gerekir. Bu sırada yaşanan ufak sarsıntılar kameranın odaklandığı görüntünün değişmesine neden olur. Ancak kaydedilen görüntülerde bu sarsıntıları göremezsiniz. Çünkü kameraların kullandığı karmaşık yazılımlar kaymaları yok ederek net görüntüler oluşmasını sağlar. Göz kırpma sırasında odaklanan noktanın değişmesi de kameraların sallanmasına benzetilebilir. İnsan beyni de tıpkı karmaşık kamera yazılımları gibi birbirleriyle tam olarak eşleşmeyen görüntüleri bir araya getirmeyi başarıyor.

Deneyler sırasında katılımcıların uzun süre karanlık bir odadaki ekranın üzerindeki noktaya odaklanmaları istenmiş. Katılımcılar gözlerini her kırptığında nokta bir santimetre sağa kaydırılmış. Her ne kadar kaymalar katılımcıların farkına varamayacağı kadar küçükse de beyinleri her seferinde gözlerini noktanın yeni konumuna odaklamış. Üstelik yaklaşık 30 kırpmadan sonra beyin otomatik olarak noktanın yeni konumunu tahmin etmeye ve gözleri bu bölgeye odaklamaya başlamış. Dr. Maus, katılımcıların noktanın konumundaki kaymaların bilincinde olmadığını, ancak buna rağmen beynin bu kaymaları fark ederek kaydettiğini ve daha sonra hafızasındaki bilgileri kullanarak tahminler yapmaya başladığını söylüyor.


Yazar: Dr. Mahir E. Ocak, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, Mart 2017, s.136.

Gizli İşitme Kaybını İnternetten Test Edin!

Views: 217

Kalabalık ve gürültülü mekânlarda söylenilenleri anlamakta zorlanıyorsanız, gizli işitme kaybı yaşıyor olabilirsiniz. Peki, sebebin gerçekten bu olup olmadığını nasıl anlayacaksınız? Miami Üniversitesi’nde yer alan Mailman Center of Child Development ve Associated Press, gizli işitme kaybını tespit edebilmek için internet üzerinden kolayca uygulanabilen bir test geliştirmiş. Yaklaşık 2 dakikalık ses kaydından oluşan bu test, size İngilizce basit cümleler söyleyerek duyduklarınızı tekrar etmenizi istiyor. Her yeni cümlede sözcüklerin arkasındaki gürültü biraz daha artıyor ve belirli bir yerden sonra söylenenleri duymak iyice zorlaşıyor. Eğer başlarda söylenilenleri anlamakta zorlanıyorsanız, gizli işitme kaybı yaşıyor olabilirsiniz. Söz konusu testi dinlemek için http://bit.ly/hearlost adresini ziyaret edebilirsiniz.


Yazar: Levent Daşkıran, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, Nisan 2017, s.14.