04. July 2010 · Write a comment · Categories: Genel · Tags:

Patika, Ocak-Şubat-Mart 2004, Sayı 44

Sarışın Esmerler

Hüseyin İçen

Gazeteler yazıyordu bir ara: “Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Kültürel ve Akademik Proje” çalışmaları dolayısıyla ülkemizde bulunan Avrupalı öğrenciler, ülkemizdeki sarışınları görünce vay bir şaşırıp sevinmişler ki sormayın, “Ah ne güzel, sizde de mavi gözlüler, sarışınlar var,” demişler. Bizdeki yapay ya da doğal sarışınlar bunun üzerine gerdan kırıp göz süzüp utanmış görünmeye çalışmışlardır. Aman ne iyi! Sana ne oluyor diye sormayın. Artık Avrupalı dostlarımız bizi kendilerine yakın bulurlar da Avrupa Birliği kapısını burnumuz girecek kadar açarlar belki. Ayağımızı bir kapı aralığına koyduk mu, tamam. Artık dışarı çıkarabilmek için bize savaş açmaları gerekir.

Demokrasi kültürü konusunda Batıdan öğreneceğimiz çok şey var ya, Avrupalı öğrencilerin de kimi şeyleri öğrenmesi gerekiyor galiba.

Sanıyorum bir ara THY bir genelge de çıkarmıştı, havaalanlarının dış hatlarında çalışacak görevliler sarışınlardan seçilsin diye. O sırada Türkiye’de saç boyası tüketimi epey artmıştır. Bu ayrımcılığı insan aklı almıyor. Belki ileride akılsız yöneticiler, kıvırcık saçlı doktor, kartal burunlu güvenlik elemanı, kırpık badem bıyıklı genel müdür de arayacaklardır. Bu sonuncusunu aramaya başlamadılar mı zaten?

Saçları kirli sarıya boyanmış Güney Koreli ayaktopu oyuncularını görmüşsünüzdür. Küresel köye dönüşmedi mi dünya? Artık herkes tekbiçim giyinecek, tekbiçim boyanacak. Bizdeki kirli sarışınların çoğalması da bundan.

Ben sıradan bir adamım. “Türk insanında kişilik yarılması” ya da “toplumsal aşağılık duygusunun kültürel nedenleri” üzerinde ruhbilimciler ile toplumbilimciler yazsın. Ama yalın gözle bile bir çarpıklık olduğu gözleniyor. Nasıl mı?

Sanki son yıllarda Anadolu insanı sararıp solmaya başladı. Ortalık sarışından geçilmiyor. Neden güzelim esmer kadınlar saçlarını kendilerine hiç yakışmayan kirli sarıya boyarlar? Elizabeth Taylor ile Türkân Şoray’ın yapay sarışın oldukları bir iki film vardı, görmüşsünüzdür. Yüzlerine bakılacak halleri kalmamıştı. Anlaşılan birçok kişi de aynı şeyi düşünmüş olacak ki, pek az örnekle kaldı, bu, güzelleri çirkinleştirme işlemi…

Kadın televizyon sunucularımız artık sonbahar yaprakları gibi renk değiştiriyorlar durmadan. Ama tıpkı sonbahar yaprakları gibi, ölük sarı ile çürük kahve renkleri arasında değişiyor saçları. Kuzguna yakışan siyahı denemeye yürekleri elvermiyor. Eskiden galiba atv’nin sabah izlencelerinde görülen, şimdi bir dinci kanalda boy gösteren simsiyah saçlı bayan sunucuya selamlarımı yolluyorum. Onun saçları sonbahar rengi değil daha. Bir ara azıcık kahveleştiydi, ama sonra çabuk vazgeçti. Bakalım kanıksanan bu sararma çarpıklığına o ne kadar dayanabilecek? O zamana kadar gönlüm onun için çarpıyor. (Telefon numaram mı? Ona ne telefon numaramdan? Biz güzeli, bizim olduğu için değil, dünyamızı şenlendirdiği için severiz. Yine de… Hani…)

Ben Adanalı’yım. Bizim oralarda da gittikçe daha çok sayıda kadının sarardığını görüyorum. Bizim oranın esmer, kısa boylu ve genellikle kilolu kadınları, esmer tenin üzerine konmuş kirli sarı saçlarıyla, var olan çekiciliklerini de yitiriyorlar.

İnsansoyunun teni de ağarmaya başladı sanki. Daha mutlu bir dünyaya göçmüş olan Michael Jackson’ı /ceksın/ anımsasanıza…

Ünlü Amerikalı yazar, ırkçılıkla ilgili olarak “Amerikan toplumunda ırk bakımından gerçek kaynaşma süreci, ilk zenci çiftin girişiyle başlar, son beyaz çiftin çıkışıyla sona erer,” diyordu.

Yalnızca güneşin ve dolayısıyla yaşama biçiminin etkisiyle ortaya çıkmış bu deri ve saç rengi ayrımcılığı bir gün sona erecek elbet. Ama umarım basit bir renk ayrılığına dayanan önyargılarımızın dayanaksızlığını anlayıp onları çöpe atmamızla olur bu, bilim adamlarının kalıtımımızla oynamaya yönelik gereksiz çabalarıyla değil.

O zaman, hem sararmış saça hem ağarmış tene duyulan bu küçültücü eğilim de kendiliğinden ortadan kalkar. İnsanlar/Kadınlar da başka renklere özenmeyip kendi saç rengi ile ten rengini gururla taşırlar. Taşırlar ki, bütün dünyada görülen bu tekbiçime yönelme çabasının hiç olmazsa bir dayanağı ortadan kalkmış olur.

Gına geldi sarışın esmerlerden…
————
MERAKLIYA NOTTUR: Benim saçlarım siyah değil. Ağarma sürecine girmeden önce kumraldı. Benim atalarım, Orta Asya’dan kopup gelenlerden değil, Anadolu’da onları karşılayanlar arasından çıkma anlaşılan. Aile büyüklerim Türkmen boyundan geldiğimizi söyleseler de… Türk ne demek zaten günümüzde? Anadolu’da (ve Trakya’da) yaşayan kişi değil mi?

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *