Category Archives: 2025 DEEPTRACE Pasifik Seferi

2500m’ye daldıktan sonra kendisi artık Hilallella Curis! – Hilal Cura (27.04.2025)

Posted on 27 Nisan 2025 by METU Deep Sea Research Group Posted in 2025 DEEPTRACE Pasifik Seferi

Günlerden 27 Nisan 2025. Güneşli hava yerini yağmura bırakmış. Yağmur sonrası gelen gökkuşağı ve de alkışlar eşliğinde Alvin’e doğru yürüyorum. Bugün büyük gün! Alvin denizaltı ile ilk dalışımı yapacağım. Hem de 2500m’ye, vay! Alvin’e ilk adım atışımla birlikte yüzümde salak bir sırıtış beliriyor. Benimle birlikte dalacak olan diğer bilim insanı Julia’ya ve de pilotumuz Benen’e bakıyorum. Onlar da benim gibi heyecanlı gözüküyorlar. Son kontrollerden sonra kendimizi suya bırakıyoruz. İlk fark ettiğim şey, mavinin en güzel tonları oluyor. Uçsuz bucaksız bir mavilik kaplıyor her yanımızı. Daha da iyi görebilmek için penceremden dışarı bakıyorum ve o sırada bir köpekbalığının tam da penceremin önünden geçmekte olduğunu fark ediyorum. Hemen Benen’e söylüyorum. O da o sırada başka bir köpekbalığı daha görüyor ve henüz sudan çıkmamış olan yüzücülerimizi uyarıyor.

Bu heyecanlı ilk anları sorunsuz bir şekilde atlattıktan sonra yavaş yavaş daha derinlere doğru dalıyoruz. Mavinin tüm tonları yavaş yavaş kaybolmaya başlıyor. Önce her yanımızı lacivert bir su kaplıyor sonra ise alabildiğine karanlık.

Gözüm karanlığa alışınca ilk fark ettiğim şey biyolüminesans yani birçok ışık saçan balık ve de mikroorganizma oluyor. Birkaç yüz metrede daha bu ışık saçan canlıları gördükten sonra bu sefer her yanımızı komple bir karanlık kaplıyor. Ekranımızdaki derinlik 2524m’ye geldiğinde rotamızı Q-vent’e çeviriyoruz. Bizi nasıl bir hidrotermal bacanın beklediğini düşünürken karanlık içinde bir siluet görüyoruz. Yaklaştıkça daha da büyüyor ve en sonunda tüm ihtişamıyla Q-vent’i görüyoruz.

Q-vent’te ilk olarak sıcaklık ölçümleri ile başlıyoruz. Çünkü alacağımız hidrotermal baca su örneklerinin belli bir sıcaklığın üstünde, minimum 200oC, olması gerekiyor ki deniz suyu yerine gerçekten bu bacalardan örnek almış olalım. Pilotumuz Benen sıcaklık sensörünü bacanın farklı noktalarında test ederken ben de bir yandan ekranda beliren sıcaklığı yüksek sesle okuyorum ki nerden örnek alacağımıza karar verebilelim. 310oC’yi gördüğümüzde herkesin yüzü gülüyor ve bu noktadan “major” adı verdiğimiz titanyum örnekleme şişelerine sularımızı almaya başlıyoruz.

Su örneklerimizi aldıktan sonra aynı noktadan kayaç örnekleri almaya çalışıyoruz; ancak yapısı o kadar kırılgan ki sepetimize atamadan parçalanıyor. Sensörle biraz ölçümler yaptıktan sonra M-vent’e doğru yola çıkıyoruz. Bu arada sandviçlerimizle güzel bir yemek molası veriyoruz. Yolda aslında planımızda olmayan ve de bakteri matı ile dolu olan başka bir kayaç görüp burada da sensör ile bazı ölçümler yapmanın iyi olacağını düşünüp duruyoruz. İşimiz bittikten sonra M-vent’e doğru devam ediyoruz. Burası biyolojik örnekleme de yapacağımız bir yer. Hedefimiz ise öncelikli olarak Alvinella pompejana, yani derin deniz solucanı. Adı ise şu anda içinde olduğumuz Alvin’den geliyor. 1979 yılında Alvin denizaltısı ile yapılan dalışta keşfedilen A. pompejana o günden beri Pasifik Okyanusu’ndaki popülerliğini korumakta. Her ne kadar kayaç üzerinde çiçek gibi bir yapıda gözükse de tüp şeklindeki kayaçların içinde çok daha fazla yumuşak dokusu bulunmakta. 6 Alvinella’yı biyokutumuza atıp bu sefer de kayaç örneklemesine başlıyoruz. Şanslıyız ki M-vent’tin kayaç yapısı manipülatör kol ile örneklememize uygun. Bu sayede sepetimize biraz da olsa hidrotermal baca kayaçları toplayabiliyoruz.

Son olarak kimyasal ölçümler için sensörümüzü, voltametriyi, Alvinella örneklediğimiz baca kısmına getirip üç farklı ölçüm yapıyoruz. Bu ölçümler için en yüksek sıcaklığın 40oC olması gerekiyor. Bunun için tekrardan sıcaklık ölçümleri yapıp, sensörümüz için en uygun alanları tespit ediyor ve de son ölçümlerimizi de başlatıyoruz. Her ölçüm için yaklaşık 2.5 dakika bekleyip M-vent’ten ayrılıyoruz.

Normalde planımızda olan Biovent-9’a baterimiz azaldığı için ne yazık ki gidemiyoruz. Geri dönüş için izinlerimizi aldıktan sonra yüzeye çıkmaya başlıyoruz. Bu arada da bazalt kaplı yüzeylerin üzerinden geçiyor ve de farklı farklı kayaç yapıları görüyoruz.

Çıkmadan önce pilotumuz Benen bize sürpriz yapıyor ve de denizaltını kullanmak ister misiniz diyor. Kim istemez ki! Heyecan dorukta. Araba kullanamayan ben denizaltı mı kullanacağım diyorum içimden; ama tabi bu fırsatı da tepmiyorum. Pilotumuzun koltuğuna güzelce kurulduktan sonra başlıyorum sürmeye. Biraz ileri, biraz sağa, dur biraz da sola. Oh, debriyajmış frenmiş bir şey yok. Hazır trafik de yok ben alır başımı giderim. Haydi bana eyvallah!

Benim de sevdiklerime bir sürprizim var. Yanımda onların fotoğrafları ile geldim. Bir nevi onlar da benimle birlikte daldılar. Bu da çok ayrı bir heyecan.

Artık bir kahveyi hakkettik. Pilotumuz Benen, bana ve de Julia’ya kahve koyuyor. Tatlı bir sohbet eşliğinde kahvelerimizi içerken şarkı da açalım mı diyor. Açacağı şarkıyı beklerken bir anda kulağıma tanıdık bir melodi geliyor. Yoksa diyorum ve şarkının sözleri dökülüyor: “Bana kaderimin bir oyunu mu buuu aldı sevdiğimi verdi zulümüüü…” Orhan baba? Hem de Alvin’de! Yok artık! Şaşkın şaşkın Benen’e bakıyorum. Bu şarkıyı da bilemezsin diyorum. Sırıtıyor. Meğerse bir gece öncesinde 2. kaptanımız Yunus, hiçbir şey deme ve direk bu şarkıyı çal diyerek aslında unutulmayacak bu anların ilk tohumunu atmış. Denizaltında olmak yeterince fantastik geliyorken şu an elimde kahvemle 2500 metrede Orhan Gencebay dinlemek bu anları daha da fantastik bir hale getiriyor. Buradan da selamlar olsun!

Artık yüzeye çok yakınız. Tekrardan okyanusun o şahane maviliğine kavuşuyoruz. Biraz zaman geçtikten sonra bizi gemiye alıyorlar ve Alvin’in kapıları açılıyor. İlk olarak ben çıkıyorum. Alkışlar eşlik ediyor bana. Merdivenlerden usul usul iniyorum. Hocam, grup arkadaşlarım ve de diğer sefer arkadaşlarım beni bekliyor. Hem de ellerinde kovalarla. İlk dalış sonrası adettir. 3 büyük buz dolu kova eşliğinde güzelce bir ıslama olur. Bazen de küçük muziplikler. Nitekim benim için de bir şeyler hazırlamışlar. Mustafa Hocam önce argon gazı ile şişirilmiş glove bag’i boynuma takıyor ve başlıyor hikayeyi anlatmaya:

2500m’ye daldıktan sonra yeni bir tür haline gelen canlımız Hilallella Curis. Kendisi derin deniz canlısı. Argon ve de amin ile muamele edildi (bunlar benim deneylerimde en sık kullandığım işlemler). %10 seyreltmemiz gerekiyor. O yüzden haydi ıslatmaya!!!

Günü yorgun ama mutlu bir şekilde sonlandırıyorum…

İlk dalış güncelerimiz burada bitiyor ama ilerleyen günlerde bizler Pasifik seferindeyken karşılaştığımız çok nadir bir olayı sizlerle paylaşacağız. Bizleri takipte kalın!

Dalışımızın ilk dakikalarında bize eşlik eden köpek balığı
Q-vent’te Manipulatör kol ile sıcaklık (sol ve orta) ve Major ile (sağ) örneklemeler
Alvinella’lar (Sol: M-vent üzerinde, Orta ve Sağ: Lab incelemeleri)
Dalışta gördüğümüz farklı kayaç yapıları
Alvin Dalış Ekibi (Soldan sağa: Julia Hubbard, Benen ElShakhs ve Hilal Cura)
Ve ilk Alvin dalışımdan Hilallella Curis olarak çıkmışımdır (:

Okyanusun 2563 metre derinliğinden Dünya’ya döndüm! – Yağız Demir (26 Nisan 2025)

Posted on 26 Nisan 2025 by METU Deep Sea Research Group Posted in 2025 DEEPTRACE Pasifik Seferi

Okyanusun 2563 metre derinliğinden Dünya’ya döndüm.

Herkese selam. Ben, Yağız. Size Alvin ile okyanus tabanına kadar yaptığım dalıştan bahsedeceğim. Duygularımı kelimelere dökmek kolay değil ama bilim insanı refleksiyle, başımdan geçenleri olabildiğince açık ve gerçekçi biçimde anlatacağım. Endişelenmeyin, anlatımı teknik terimlere boğarak çekilmez hale getirmeyeceğim.

Dalıştan bir gün önce, bilim ekibi olarak Alvin pilotları ve sefer lideriyle toplantıya girdik. O ana kadar bastırdığım heyecan, toplantı ile somutlaştı. Görevimiz, East Pacific Rise (Doğu Pasifik Yükseltisi) 9°N hattında, YBW adı verilen off-axis (eksen dışı) bir hidrotermal bölgeye inmeyi ve örnek toplamayı kapsıyordu.

Tektonik levhaların kesişim noktasının doğusunda uzanan bir fay hattının yaklaşık 500 metre doğusuna inmeyi planladık. Doğrudan hidrotermal bacaların bulunduğu bölgeye inmedik, çünkü amacımız bu aktif alanlardan dışarı saçılan ve zamanla çökelmiş tortuları örneklemekti. Bunun için de “push core (itmeli karot tüpü)” adı verilen basit ama etkili örnekleyicileri kullandık. “Partikül” dediğime bakmayın—kısaca dipten kum çıkardık.

Karot örneklerimizi toplarken fay yüzeyine doğru yaklaştıkça, ince taneli kumlar yavaş yavaş yerini yüzeyi parlak ve yastık şeklinde görünen kayalara bıraktı—bunlar cam görünümlü pillow basalt’lardı (yastık bazalt). Çünkü artık çok genç, yalnızca birkaç milyon yıllık bir okyanus tabanına ulaşıyorduk. Bu kayaların ince kumlarla tamamen örtülmesi içinse çok daha uzun bir zaman geçmesi gerekiyor. Bu bazalttan küçük bir parça koparıp hatıra olarak saklama isteğimi Alvin’in pilotu Rick geri çevirmedi. Fotoğrafta da görebilirsiniz.

Fay yüzeyine ulaştığımızda bir uçurumla karşılaşacağımızı biliyordum, ama ardından gelen White Cracks (Beyaz Çatlaklar) sürprizi çok ani oldu. Uçurumdan indikten sonra karşılaştığımız, beyaz çatlaklarla kaplı bu zemin gerçekten dikkat çekiciydi—ve bu ismin bir nedeni vardı. Bazalt kayaların arasından ve çatlaklarından sızan, sıcak ve mineraller açısından zengin suyun varlığı burada yaşamı mümkün kılmıştı. Bu ortamda çoğalan bakteriler, çatlakları beyaza boyamıştı.

Dalıştaki görevlerimizden biri de bu çatlaklar arasından sızıntısı daha yoğun olanını bulmak ve Alvin mühendislerinden Scott’ın deyimiyle “scientificly dirty water (kirli bilimsel su)” örneklemekti. Bunun için, yüksek sıcaklık ve basınca dayanıklı olacak şekilde titanyumdan üretilmiş “major sampler” (biz kısaca ‘major’ diyoruz) adlı örnekleyiciler kullanılıyor. Yeri gelmişken, bu seferde major’ların her dalış sonrası hazırlanıp bir sonraki güne hazırlanmasından ben sorumluydum. Başka bir yazıda bu örnekleyicileri ve işin mutfağını daha detaylı anlatırım.

Son olarak, bakteri matlarının üzerinde ve sızıntılara yakın, paslı taşlar üzerinde birkaç elektrokimyasal tarama gerçekleştirdik. Böylece görevlerimizi tamamlamış olduk. Hâlâ zamanımız vardı. Rick, istersek bir kurtarma görevine başlayabileceğimizi söyledi ve daha önce bu bölgede kaybolmuş major örnekleyicilerinden birini aramaya koyulduk. Ne yazık ki şansımız yaver gitmedi, bulamadık. Belki de gördüğüm çeşit çeşit minik organizmaya bakmaktan aramaya odaklanamadığım içindir.

Kayıp major’ı bulamayacağımızı kabullendikten sonra, ağırlık bırakıp yükselmeye başladık. Yukarıya çıkarken, kahvelerimizi yudumlayıp dinlenmeye başladık. Nihayet güverteye vardık ve kapağımız açıldı. Aklımda tek bir düşünce vardı: Beni kötü bir sürpriz bekliyordu. Çünkü ilk kez dalış yapanlara geleneksel olarak buz dolu kovalarla duş yaptırılır. Bazen bu ritüele yaratıcılık katılabilir, muziplikler yapılabilir. Ama beni bekleyen, bir rütbe yükseltme töreniydi. Henüz onbaşı hatta er bile olmamışken, doğrudan binbaşı oldum. Bahsettiğim major’ların temizlenmesi ve hazırlanmasında gösterdiğim üstün hizmetten dolayı bana İngilizcesi “Major” olan binbaşı rütbesini verdiler. Adım da “Major Yaz” oldu (ı ve ğ harfleri olmadığı için bu şekilde yazılıyor). Şimdi, el yapımı apoletlerim ceketime yapışmış şekilde, geminin delisi gibi dolaşıyorum.

“This is Major Yaz to Ground Control. I floated with a tin can in the most peculiar way.”

Pasifik derinliklerine inmeden önce son pozlar
Dalışımızdan bir an. İtmeli karot tüpü ile örnek alıyoruz.
Yastık bazaltın camsı yüzeyini gösteriyorum.
Beyaz çatlaklar
Alvin pilotumuz Rick, Alvin’i kullanmama (kullanıyormuş gibi yapmama:) izin veriyor.
“Major Yaz” rütbem ve apoletim takdim edilirken (:

Bir İlk Dalış Macerası Daha Sizlerle – Nimet Alımlı (19.04.2025)

Posted on 19 Nisan 2025 by METU Deep Sea Research Group Posted in 2025 DEEPTRACE Pasifik Seferi

Merhaba,

Ben Nimet. Bu yazıda sizlerle 19 Nisan 2025’te Alvin denizaltısı ile Pasifik Okyanusu’na gerçekleştirdiğim ilk dalışımı paylaşacağım. Umarım benimle benzer bir heyecanı sizler de paylaşırsınız.

Dalıştan önceki gün heyecanım başlamıştı.  Gülümsemem yüzümdeki yerini almış gün boyu da kaybolmamıştı. Dalıştan önceki akşam yastık kılıfımı hazırladım. Ekstra sıcak tutacak kıyafetler, not defteri, dalış planı, kalem ve her ihtimale karşı birkaç ağrı kesici koyduğum yastık kılıfımı Alvin hangarının üst katındaki kutuya bıraktım. Dalışta alacağımız örnekler için tüpleri de hazır edip dalışa hazırlanmaya çekildim. Gece heyecandan yarım yamalak uyuduğumu ve saatte bir uyanıp “tüh ya daha vakit gelmemiş” deyip tekrar uykuya dalmaya çalıştığımı hatırlıyorum.  Sabah kalktığımda heyecandan olsa gerek uykusuzluğa rağmen enerjim çok yüksekti. Sabah 6.30’da hazır bir şekilde ana laboratuvara çıktım. Lab’da Mustafa hocayla dalış hakkında konuştuktan sonra Alvin denizaltısı hangarına gitmeye karar verdik. Tekrar üstünden geçilmesi gereken bir detay çıkmış o yüzden dalış başlangıç vaktinin bir saat ertelemeli olacağını öğrendik pilottan. Beklemek sürdükçe heyecan yerini gerginliğe bıraktı. Vakit varken kütüphaneye geçip tekrar sealog (deniz altında veri girdilerinin tutulduğu sistem) eğitim videosunu izlemeye oturdum. Sonuçta bilim yapmaya gidiyoruz. Bir tur daha izledikten sonra dalışı izlemek için gelen insanlar kıç tarafta (geminin arka tarafı) toparlanmaya başladı. Bol bol fotoğraf çekildik. Bu sıralarda bir pilot balinası  gösteri yaparak usul usul geminin yanında dolandı, selamını verdi ve gitti.

Ardından Alvin denizaltısı, geminin kıç tarafında yerini aldı ve ilk önce pilot Benen bindi. Sonra da tepeden bir diğer pilot “observers! (gözlemciler!)” diyerek bilim ekibini çağırdı. İskelede daha tecrübeli ve ikinci dalışı olan Delaware Üniversitesi’nden doktora sonrası araştırmacısı Sam Katz, sancakta ilk dalışı olan ben. Sam ilk dalışım olduğu için önden geçmem için yol verdi ve alkışlarla merdivenleri çıktım. Fotoğraflar için pozumu verip deniz altının içine girip sancak tarafta yerimi aldım. Ardından Sam geldi yerini aldı. Pilot deniz altının kapağını kapattı ve kontrollerini yaptı. Vinç Alvin’i kaldırdı, bir süre havadaydık. Heyecan seviyemi kelimelerle anlatmamın mümkün olmadığı anlardayız. Bu kısımlar dışarıdan izlerken uzun süren içerideyken bir nefes gibi geçen anlarmış. Sonra suya bırakıldık, biraz sallantılı ama eğlenceliydi.  Yüzücüleri ve balıkları pencerelerden görebiliyorduk. Yüzücüler sepetin ve Alvin’in son kontrollerini yaptıktan sonra toplab (dalışı koordine eden köprü üstündeki merkez) dalış için onay verdi.

Balast tanklarına su dolmaya başlamasıyla derine doğru inen yolculuğumuz başladı. İnanılmaz ve tarif edilemez bir his, (bu cümleyi çokça kullanacağım). Etraftaki balıklar yavaşça kendini karanlığa ve sonrasında da biyoluminesans yapan canlıların mavi ışıklı geçişlerine bıraktı. Dibe yaklaştığımızda pilot kameraları ve ışıkları açtı. Zeminin kıvrımlı camsı yüzeyleri görünmeye başladı ve az önce tarif edemediğim o his daha da karmaşık bir hal aldı. Okyanus tabanında 2500 metrelerde bir kürenin içinde oturmuş dışarıyı izliyor müzik dinliyorduk.

Ve artık bu kadar turistlik yeter, bilim kısmı başlıyor. İlk ziyaret edeceğimiz baca alanı olan Tica’ya 250m uzaktan dalışa başlamıştık. Yol üstünde sediman örneklemesi yapmaya uygun bir alan olup olmadığını incelememiz gerekiyordu. Kameralar kayda başladı, biz de etrafı inceleyerek ilerlemeye başladık. Artık plaka sınırındaki eksene geldiğimizde hemen solda Tica bizi bekliyordu. Pilot Alvin’i su çıkışının olduğu noktadan rahat örnek alabilecek şekilde park etti. Sam dalış planı hedeflerine göre pilotu yönlendirdi.  İlk önceliğimiz titanyumdan yapılma major adı verilen örnekleme şişeleri ile bacadan çıkan sıcak suyu örneklemekti. Ama bir sorun vardı ki, majorları kullanmaya uygun olan iskele tarafındaki kol çalışmıyordu. Pilot, toplab’e bilgi geçti. Yapılabilecek alternatif hamleler konuşulduktan sonra major örneklemesinin yapılamayacağı konusunda ortaklaşıldı. Dolayısıyla ikincil öncelikli hedefimiz olan karışım alanı dediğimiz sıcak suyun ortamdaki deniz suyuyla karıştığı 15-20 derecedeki suyu örneklemeye geçtik. Önce sıcaklık okumaları için sıcaklık ölçen probla hedeflediğimiz örnekleme noktasını bulduk. Ardından niskin adı verilen -titanyum majorlar kadar yüksek sıcaklıklara dayanmasa da -hacimce daha büyük ve 30 derecelere kadar su örneklenebilen şişelere örnekler aldık. Su örneklemeleri bitince, toplab artan vaktimizi biyolojik örneklemeye kullanmamızı önerdi. Pilot örnekleyici kol ile iki tane orta büyüklükte görünen canlı riftialardan alıp Alvin’in sepetine attı. Riftia (kırmızı dev tüp solucanları) örneklediğimiz noktada onlardan daha küçük olan tevnialar gözümüze çarptı ve iki tane de tevnia (diğer bir dev tüp solucanı cinsi) örnekledik. Son olarak iki tane de midye örneği aldıktan sonra artık bir sonraki hedefimiz olan diğer baca Q vent’e gidebilirdik.

Tica’da pilotun park ettiği noktadan kalktık ve eksen üstünde ilerlemeye başladık. Tica’dan henüz çok uzaklaşmadan kayaç örneklemesi görevimiz için de bir noktada basalt toplamaya çalıştık ancak ya çok büyük parçalar ya da çok küçük ufalanan parçalar çıkınca bu bölgede örnekleme yapmaktan vazgeçtik.  Tekrar hareket etmeden, artık dalış başlayalı 3 saati geçtiği için acıktığımızı fark edip bir yemek molası verdik. Önceki günden hazırlanan fıstık ezmeli reçelli sandviçlerimizi yiyip minik bir piknik yaptık, tekrar ediyorum, OKYANUS TABANININ 30 cm üstünde belki de :)). Hazır mola vermişken artık üşümeye başladığımı fark edip birer kat kıyafet giydim. Dipte deniz suyu sıcaklığı 2 derecelerde olduğu için dalışta vakit geçtikçe kürenin içi de soğumaya başlıyor, bu yüzden de ekstra kıyafetlerle hazırlıklı gelmek gerekiyor. Her neyse, sonra yolumuza devam ettik. Benim tarafımdaki pencereden turuncu sediman veya bakteri matı ile kaplanmış kayaç parçaları gördük ve durup bir iki basalt topladık. Sediman ise örnekleme için yeterli miktarda yok gibi görünüyordu, notumuzu aldık ve devam ettik. Q vent’e ulaştığımızda hızlıca sıcaklık ölçümleri yaptık ve kayıt aldık. Artık bataryamız azalmış ve deniz altında geçirebileceğimiz vaktin sonuna geliyorduk. Pilot, toplab ile tekrar iletişim kurdu ve çıkışa hazır olduğumuzu bildirdi.

Eksen üstünden çıkınca off-axis’te ağırlıkları bırakıp yüzeye yolculuğumuzu başlatmak için uygun olan ilk noktada durduk. Toplabden de yüzeye çıkış için son onayı da alınca, pilot ben ve Sam’e ağırlıkları bırakmak için gerekli tuşlara basabileceğimizi söyledi. Sırayla önce sancak sonra iskele tarafındaki ağırlıkları bıraktıktan sonra altımızda deniz tabanı giderek kaybolmaya başladı ve kamera kayıtlarını kapattık. Çıkış esnasında toplab’e alınan örneklerle ile ilgili bilimsel rapor verilmesi gerekiyor ve bu raporlama iskele tarafındaki daha tecrübeli olan kişinin işi, yani Sam’in. Sam toplab’e yaptığımız sıcaklık ölçümlerini, su örneklemelerini, kaya ve biyolojik örneklemelerini rapor ettikten sonra yolculuğun tadını çıkarmak için kahvemizi bardaklara doldurup biraz daha bioluminescence izledik. Önve dışarıdaki ışık miktarı artmaya başladı ve sonra termoklin (sıcaklığın hızlıca değiştiği katman) tabakasından geçerken suyun dans ettiği manzara başladı. Artık yüzeye çok yaklaştık demekti bu. Sonra deniz altının üstünde bulunan kameradan Atlantis araştırma gemisinin burnunu (gemi baş kısmı) ve kontroller için yüzücüleri getiren mini botu gördük.

Yüzücüler kontrolleri yapıp sepeti emniyetledikten sonra bağladıkları bir halatla gemiye doğru çekilmeye başladık. İşte tam da bu sıralarda, dalgaların ve sallanmanın da yardımıyla riftia ve tevnialar sepeti terk ettiler. Oksijen veya güneş ışığı, kendi ortamlarına uygun olmayan bu iki ana koşuldan biri onları buna itmiş olmalı. Yüzücüler vinci Alvin denizaltına bağladı ve işte tekrar havadaydık. Küreden çıkmamıza çok az kalmıştı ama kürenin içinde geçen 6 saati doldurmuş olmamıza rağmen bir yanım da hiç çıkmak istemiyordu. İlk dalışım olması şerefine küreden çıkış için ilk bana yol verildi. Saatlerdir oturmaktan olsa gerek dizlerim kilitlenmişti bile, küreye içimden veda edip dizlerimi biraz esnettikten sonra merdiveni tırmandım ve kıç tarafta bekleyenlere kocaman bir gülümseme ile el salladım.

Gelenek olarak ilk dalışından sonra herkese buz dolu 3 kova su dökülüyor. İndiğimde buz dolu kovalar hazırdı ve hatta fazla buz dolulardı, fikrimce. Bir de bir sürpriz faktörü varmış ki gözüme lab gözlüğü takıldı. İlk iki kova soğukluğunu atlatmaya çalışırken ekip arkadaşımız Suna’nın elinde daha hafif olduğunu anladığım kovasıyla yaklaşırken ılıktır diye ümit etmiştim. Ama Suna’nınki de buz gibiydi ve içinde tüp ve pipet uçları vardı. Lab gözlüğünün sebebi buymuş meğer. Ama hiçbir şey moralimi bozmadı bozamazdı. Hayatımın en güzel günüydü. Arkadaşlarımla sarılıp fotoğraf çekildikten sonra hemen üstümü değiştirmeye gittim. Biraz kendime geldikten sonra bilim bizi çağırıyor diyerek gözlerimin önünde alınan örnekleri işlemek üzere lab’a koştum. Tarif edilemez hislerle dolu bir gündü.

Önceki günden kalan uykusuzluğu ve dalışın yarattığı eklem ağrıları bir kenara, bu akıl almaz tecrübeyi hayatım boyunca 32 diş gülerek anlatacağıma eminim.

İlk dalışlarını gerçekleştirecek olan diğer ODTÜ DBE ekip arkadaşlarımızın dalış yazıları da takip eden günlerde geliyor. Bizi takipte kalmayı unutmayın.

Dalış öncesi ODTÜ DBE 50. Yıla Özel Pozu
İlk dalış macerası başlıyor…
Alvin Dalış Ekibi (Soldan sağa: Sam Katz, Benen ElShakhs ve Nimet Alımlı)
İlişte ve çıkışta hem biyoluminesans hem de termoklin su dansı bizleri büyülüyor
Alvin beklenenden erken yüzeye çıkınca ilk dalışı ıslatma – buzlu su geleneği biraz kendini hissettirdi sanırım 🙂
Ne buzlu su ne pipetler, hiçbir şey ilk dalışın heyecanını gölgede bırakamadı 🙂
Ve tabii ki dalış sonrası örnekler bizi bekler.

 

Sonraki sayfa »
ARAŞTIRMA GRUBU WEBSİTESİ

Araştırma Seferleri

  • 2017 Alvin Pasifik Seferi
  • 2018 Atlantik Seferi
  • 2021 DEEPREDOX Seferi
  • 2025 DEEPTRACE Pasifik Seferi

İstatistikler

  • 34.050
  • 14.639

Son Yazılar

  • 2500m’ye daldıktan sonra kendisi artık Hilallella Curis! – Hilal Cura (27.04.2025)
  • Okyanusun 2563 metre derinliğinden Dünya’ya döndüm! – Yağız Demir (26 Nisan 2025)
  • Bir İlk Dalış Macerası Daha Sizlerle – Nimet Alımlı (19.04.2025)
  • Bir Türk Kadın Araştırmacı İlk Kez Pasifik Okyanusu Derinliklerinde! – Suna Tüzün (16.04.2025)
  • Pasifik 2025 Seferinin İlk Dalışı: 8 Yıl Sonra Derinlere Dönüş – Mustafa Yücel (11.04.2025)
  • Atlantis Gemisinde Buluşma ve Çalışma Alanına Seyir: Hazırlıklar Başlıyor
  • ERC DEEPTRACE Pasifik Okyanusu 2025 Seferi Başlıyor
  • 2021 DEEPREDOX Seferi Video Blog Serisi
  • Serpentinleşme: Yaşamın Dünü, Bugünü ve Yarını
  • Yastık Bazaltları, Heybetli Bacalar ve Karides Tarlaları: Broken Spur’da Üç Uzun Dalışın Ardından İzlenimler

Son yorumlar

  • 3 hidrotermal baca, 12 Riftia ve 2500 metre: Alvin’in 4880’inci, benim birinci dalışımdan gözlem notları için hilal cura
  • Derin denizlerde yaşayan sıcaklık rekortmeni: Pompei Solucanı için ahmet
  • Sıra bizde: Seferin üçüncü dalışını Batuhan ve Mustafa yaptı! için Baris Ozalp
  • İşaretleyicilerimiz okyanus tabanında! için Nilüfer Ağırdır
  • Deniz tabanında bir araştırma laboratuarı için Alper GİRGEÇ
  • Deniz tabanında bir araştırma laboratuarı için Serdar SAKINAN
  • Sıra bizde: Seferin üçüncü dalışını Batuhan ve Mustafa yaptı! için Caner PENSE
  • 3 hidrotermal baca, 12 Riftia ve 2500 metre: Alvin’in 4880’inci, benim birinci dalışımdan gözlem notları için Münevver Nehir
CyberChimps ©2025