Okyanusun 2563 metre derinliğinden Dünya’ya döndüm.
Herkese selam. Ben, Yağız. Size Alvin ile okyanus tabanına kadar yaptığım dalıştan bahsedeceğim. Duygularımı kelimelere dökmek kolay değil ama bilim insanı refleksiyle, başımdan geçenleri olabildiğince açık ve gerçekçi biçimde anlatacağım. Endişelenmeyin, anlatımı teknik terimlere boğarak çekilmez hale getirmeyeceğim.
Dalıştan bir gün önce, bilim ekibi olarak Alvin pilotları ve sefer lideriyle toplantıya girdik. O ana kadar bastırdığım heyecan, toplantı ile somutlaştı. Görevimiz, East Pacific Rise (Doğu Pasifik Yükseltisi) 9°N hattında, YBW adı verilen off-axis (eksen dışı) bir hidrotermal bölgeye inmeyi ve örnek toplamayı kapsıyordu.
Tektonik levhaların kesişim noktasının doğusunda uzanan bir fay hattının yaklaşık 500 metre doğusuna inmeyi planladık. Doğrudan hidrotermal bacaların bulunduğu bölgeye inmedik, çünkü amacımız bu aktif alanlardan dışarı saçılan ve zamanla çökelmiş tortuları örneklemekti. Bunun için de “push core (itmeli karot tüpü)” adı verilen basit ama etkili örnekleyicileri kullandık. “Partikül” dediğime bakmayın—kısaca dipten kum çıkardık.
Karot örneklerimizi toplarken fay yüzeyine doğru yaklaştıkça, ince taneli kumlar yavaş yavaş yerini yüzeyi parlak ve yastık şeklinde görünen kayalara bıraktı—bunlar cam görünümlü pillow basalt’lardı (yastık bazalt). Çünkü artık çok genç, yalnızca birkaç milyon yıllık bir okyanus tabanına ulaşıyorduk. Bu kayaların ince kumlarla tamamen örtülmesi içinse çok daha uzun bir zaman geçmesi gerekiyor. Bu bazalttan küçük bir parça koparıp hatıra olarak saklama isteğimi Alvin’in pilotu Rick geri çevirmedi. Fotoğrafta da görebilirsiniz.
Fay yüzeyine ulaştığımızda bir uçurumla karşılaşacağımızı biliyordum, ama ardından gelen White Cracks (Beyaz Çatlaklar) sürprizi çok ani oldu. Uçurumdan indikten sonra karşılaştığımız, beyaz çatlaklarla kaplı bu zemin gerçekten dikkat çekiciydi—ve bu ismin bir nedeni vardı. Bazalt kayaların arasından ve çatlaklarından sızan, sıcak ve mineraller açısından zengin suyun varlığı burada yaşamı mümkün kılmıştı. Bu ortamda çoğalan bakteriler, çatlakları beyaza boyamıştı.
Dalıştaki görevlerimizden biri de bu çatlaklar arasından sızıntısı daha yoğun olanını bulmak ve Alvin mühendislerinden Scott’ın deyimiyle “scientificly dirty water (kirli bilimsel su)” örneklemekti. Bunun için, yüksek sıcaklık ve basınca dayanıklı olacak şekilde titanyumdan üretilmiş “major sampler” (biz kısaca ‘major’ diyoruz) adlı örnekleyiciler kullanılıyor. Yeri gelmişken, bu seferde major’ların her dalış sonrası hazırlanıp bir sonraki güne hazırlanmasından ben sorumluydum. Başka bir yazıda bu örnekleyicileri ve işin mutfağını daha detaylı anlatırım.
Son olarak, bakteri matlarının üzerinde ve sızıntılara yakın, paslı taşlar üzerinde birkaç elektrokimyasal tarama gerçekleştirdik. Böylece görevlerimizi tamamlamış olduk. Hâlâ zamanımız vardı. Rick, istersek bir kurtarma görevine başlayabileceğimizi söyledi ve daha önce bu bölgede kaybolmuş major örnekleyicilerinden birini aramaya koyulduk. Ne yazık ki şansımız yaver gitmedi, bulamadık. Belki de gördüğüm çeşit çeşit minik organizmaya bakmaktan aramaya odaklanamadığım içindir.
Kayıp major’ı bulamayacağımızı kabullendikten sonra, ağırlık bırakıp yükselmeye başladık. Yukarıya çıkarken, kahvelerimizi yudumlayıp dinlenmeye başladık. Nihayet güverteye vardık ve kapağımız açıldı. Aklımda tek bir düşünce vardı: Beni kötü bir sürpriz bekliyordu. Çünkü ilk kez dalış yapanlara geleneksel olarak buz dolu kovalarla duş yaptırılır. Bazen bu ritüele yaratıcılık katılabilir, muziplikler yapılabilir. Ama beni bekleyen, bir rütbe yükseltme töreniydi. Henüz onbaşı hatta er bile olmamışken, doğrudan binbaşı oldum. Bahsettiğim major’ların temizlenmesi ve hazırlanmasında gösterdiğim üstün hizmetten dolayı bana İngilizcesi “Major” olan binbaşı rütbesini verdiler. Adım da “Major Yaz” oldu (ı ve ğ harfleri olmadığı için bu şekilde yazılıyor). Şimdi, el yapımı apoletlerim ceketime yapışmış şekilde, geminin delisi gibi dolaşıyorum.
“This is Major Yaz to Ground Control. I floated with a tin can in the most peculiar way.”





