ABD Texas’da Lise Deneyimlerimiz – Mc Callum High School, Austin
Okula başlamadan
18 Ağustos 2015 günü oğlum Bilgehan ile beraber 6 aylığına ABD’nin Texas eyaleti Austin kentine geldik. Ben University of Texas Austin’de araştırma yaparken oğlum da burada 9. sınıf, yani Lise-1’e başlayacaktı. Gelmeden önceki en büyük çekincem Bilgehan’ın buradaki okula uyum sağlayıp sağlamayacağı, onun getirmemin iyi bir karar olup olmadığıydı. Gelmeden önce görüştüğümüz arkadaşlar bu endişelerimi hep hissetmişlerdi. ABD’de 6 sene süren doktora eğitimimden burayı tanıyordum. Eğitim sistemi hakkında da fikrim vardı ama içine öğrenci olarak oğlum girince neler olacak konusunda bir fikir sahibi değildim. Amerikan filmlerinde okulda kabadayılık yapanlar, birbirlerine şiddet uygulayanlar, uyuşturucu kullanan ya da satanlar gibi sahneler bol olur. Böyle bir şey olursa ne yapacağımız korkusu nedeni ile bir ara onu getirmemeyi de düşündüm. Kızım Bengisu’nun da cesaretlendirmesi ve Bilgehan’ın çok istekli olması nedeni ile birlikte geldik.
Ama gelmeden önce uzun uzun araştırma yapmak gerekti. Hangi okul? Okula kayıt nasıl olur? Geldiğimizde bizi okula alacaklar mı? Neler gerekir? gibi tonla bilinmez vardı. Bir şey eksik olsa Türkiye’den getirtmesi de ayrı bir dert. Peki ya dönüşü? Türkiye’ye dönünce nasıl tekrar okula başlayacağız? Çok bilinmeyenli bir denklem. Hem ABD hem Türkiye tarafını araştırmaya başladım. Önce ABD tarafını anlatayım. Hangi Lise? ABD’de TEOG sınavı gibi bir sınavla çocuklar ayrıştırılmıyor. Burada oturduğunuz mahalledeki çocukların hangi okula gidebilecekleri de belli. ABD’de, en iyi okul eve en yakın okuldur mantığı ile böyle bir kural var (Benim öğrenciliğimde de Türkiye’de benzer sistem vardı, Anadolu Lisesi sistemi eğitimimize vurulan en büyük darbedir). Sırf bu yüzden bazı yerlerde okulun performansı yüksek olduğu için o bölge tercih ediliyor ve o bölgedeki kiralar da yüksek oluyor. Public yani devlet/eyalet okullarının yanı sıra özel okullar da mevcut. Hatta Austin’de böyle bir okulun ülke sıralamasında da en üstlerde olduğunu öğrendim ama kayıtlar bir yıl önceden dolmuştu. Yani Bilgehan mahalle mektebine gidecekti 🙂 Şehirdeki tüm liselerin bilgilerinin bulunduğu bir siteyi bulunca Google Maps üzerinde tek tek işaretledim. Şehrin kuzey-güney ve doğu-batı bölgesinin sosyo-ekonomik durumunu öğrenmeye çalıştım. Kuzey bölgesi daha tercih ediliyormuş. Merkeze uzak okulların ulaşım sorunu var elemeliyim vs derken elimde iki okul kaldı. Lise ratingleri yayınlandığı için oradan da okulların durumunu anlayabildim. Okul seçenekleri tamam, ama bu civarda ev nasıl bulacağım sorusu gündeme geldi. Bu ayrı bir süreçti detaylara gerek yok ve şansıma kuzeyde yer alan Mc Callum Lisesinin hemen yanında bir ev buldum. Ev ve okul belirlenmiş oldu. Okul kayıdı için ne gerekli peki? Müdüre eposta yolladığımda ilgili idari yönetici bana aşı belgeleri, ayrıntılı transcript dışında bir şey gerekmediğini bildirdi. Birde o bölgede oturduğumuza dair kira kontratı. Bu kadar basit! Türkiye aşıları ile ufak farklılıklar olduğu için doktorumuz Bahadır bey onları da yaptı ve bize bir aşı kartı hazırladı. ABD tarafı hazırdı.
Türkiye için ne yapacağız peki? TEOG’a girdik, notumuzu aldık da yurt dışına gittiğimiz için kayıt yapmazsak MEB Bilgehan’ı otomatik İmam Hatip Lisesine mi atayacak? Aslında fena da olmaz, belki milletvekili bile olur ileride 🙂 Dediler ki siz Ankara İl Milli Eğitime gidin onlar bilir. Yurt dışı denklik belgesi birimi varmış. Sora sora buldum, Suriye’den gelenlerin işleri ile uğraşıyorlardı. Neyse sıra bana geldi, oradaki memur bir dönem için çocuğu neden ABD’ye götürdüğüm, bunun hiç iyi bir fikir olmadığı gibi nasihatler verdi. Demek MEB memurlarının böyle bir görevi de var 🙂 Sonra onların yapacağı bir şey olmadığını ABD dönüşü oraya Türk elçiliği eğitim ateşeliğinden alacağım yazı ile gitmemi söyledi. Sonra bir de uyardı, siz bir de Çankaya ilçe milli eğitim müdürlüğüne gidip Apostil alın, öyle ABD’ye elini kolunu sallayıp gitmeyin dedi. O da ne ki dedim, onaylı resmi mühürlü not belgesiymiş. Resmi not belgesi olmazsa ABD’de okula kayıt yapılamazmış. Oraya gitmemin tek faydası Apostil diye bir kelime olduğunu öğrenmek oldu. Bulmacada çıkarsa aklınızda olsun. Çankaya ilçeye gitmedim tabii.
Biz ABD’ye 18 Ağustos tarihinde geldik ama Mc Callum Lisesi kayıtları bir hafta önce yapılmıştı. Okulun ilk günü gelin kayıdı yaparız dediler. Biliyorsunuz Türkiye’de eğitim çok ileri olduğu için okulların tatil süresi nerede ise okul süresinden daha uzun. Biz Türkiye’de Ekimde okulları başlatırken ABD’liler bizi yakalamak için okullarını erkenden açıyorlar. 24 Ağustos günü okul başladı (Okul 2 Haziran’da kapanacak. Tam takvim için: http://www.austinschools.org/campus/mccallum/2015-2016%20AUSTIN%20ISD%20CALENDAR.pdf ). Bir kaç gün öncesinde formları almıştık, doldurduk ilk gün okula gittik.
Kayıtlar ve Dersler
24 Ağustos günü okula gittik. Önce elimizdeki belgeleri verdik, fotokopisini aldılar, sisteme ismimizi girdiler ve akademik danışmanımıza yolladılar. 9-A 9-B gibi sınıf odaklı sistemden gelenler için bu danışman olayı farklı bir şeydi. Dersleri danışmanla beraber seçiyorsunuz. Lise sistemi üniversite sistemi gibi. Belli bir sınıfınız yok. Hep aynı sınıfta oturup öğretmen beklemek yerine öğretmenin sınıfı var ve öğrenciler sınıfa gidiyor. Bunun en önemli nedeni ders ve öğrenci merkezli bir sistem olması. Bizde 9 sınıftaki her öğrenci örneğin aynı Matematik dersini alır. Öğrenciler arasında farklılık olmadığını varsayan, herkesi aynı kaba koyan bir sistem. Ya öğrenci geride ya da ileride ise? Gerideki zorlanacak, ilerideki ise sıkılacak. Matematik dersi için bir kaç seçenek var, seviyenize göre bir sınıfa atanıyorsunuz. Peki o sınıf hafif ya da ağır geldiyse? Sorun değil o zaman uygun sınıfa geçiyorsunuz. Bilgehan önce acaba dil nedeni ile zorlanır mı diye alt seviyeden başladı ama bir hafta sonra hafif geldiği için sınıf değiştirdi. Seçeneklerin sunumu bu kadar mı olur dedirten başka bir ders Beden Eğitimi dersiydi. Ne tür spordan hoşlanırsın sorusuna alışmamışız. Beden dersi beden dersidir değil mi? Hayır, grup etkinlikli, bireysel etkinlikli, outdoor gibi seçenekler var. Bilgehan Bowling seçti. Her hafta Bowling salonuna gidiyorlar derste. Sistem böyle olunca tercihler doğrultusunda daha bireyselleştirilmiş bir eğitim de gerçekleşiyor.
Kaç tane ders alacağız peki? Bu da şok edici bir durumdu. Aşağıda e-okul sisteminden aldığım kızımın Ümitköy Anadolu Lisesinde 1. sınıfta aldığı derslerin listesi var.
Dersleri sayarken zorlanıyorsunuz. Tam 15 tane ders var. Biraz bilişsel bilimlerden, beynin bilgi işleme kısıtlarından anlayan birisi bu kadar çok dersin verilmesinin anlamsızlığını anlar. Ama ne yazık ki Türkiye’de her derdin çaresi okullara ders koymak olarak görüldüğü için bunun acısını da öğrenciler çekmekte. Dindar nesil mi lazım, Din dersi koyalım, eski mezar taşlarını mı okuyamıyoruz Osmanlıca dersi koyalım, Sağlık sorunu mu var, Sağlık dersi, Trafik sorunu mu var Trafik dersi, Yazılımcı mı eksik Kodlama dersi koyalım gibi liste uzar gider. Okulda heba ettiğimiz zamanın haddi hesabı yok.
Mc Callum Lisesinde bir dönemde toplam 8 ders alınıyor. Bunun 4’ü zorunlu 4’ü ise seçmeli. Matematik, Science (Fizik Kimya bütünleşik ders), Dünya Coğrafyası ve İngilizce dersleri zorunlular. Danışmanımız seçmeli ders listesini çıkardı, şok ediciydi. Okulun bir de Sanat Akademisi olduğu için envai çeşit müzük, sanat, dans, tiyatro seçenekleri vardı. Ne yazık ki Bilgehan bunlarla pek ilgilenmedi. Bir tane Audio/Visual, 2 tane digital art ve Beden (Bowling) dersi aldık. Science (Fen) dersinde eğer istersek bir yıllık Biyoloji de alabilirdik ama tercihimiz Fizik/Kimya bütünleşik olandan yana oldu. Görüldüğü gibi burada da değişik seçenekler sunuluyor.
Burada bir efsaneyi yıkmak gerekiyor. Hep Türk öğrencilerin ABD’lilerden daha çok şey bildiği daha zeki olduğu iddia edilir. Yok böyle bir şey. Bir zihinsel engeli yoksa dünya üstündeki herkes birbirine yakın zeka düzeyine sahip. Bilgili olmak ise göreceli bir konu. Tonla dersi bir arada görmek mi yoksa az sayıda dersi daha derinlemesine ve uzun sürede işlemek mi etkili? Okulda 8 ders var ama okul süresi Türkiye ile aynı, sabah 9:00 da başlıyor akşam 16:15 de bitiyor. Dersler 90 dakika. Derste tartışma, proje vs her türlü etkinliği yapacak zaman var. Aşağıdaki fotoğrafta Fen (Science) dersi sınıfı var. Ön tarafta oturacak koltuklar, arkada ise deney masaları yer alıyor. Yani ders için gerekli her şey aynı ortam içinde.
Bu da Matematik öğretmenimizin sınıfı (Fotoyu veli toplantısında çektim):
İngilizce dersinden de bahsetmesem olmayacak. Ortaokulda Türkçe dersi Bilgehan’ın en sevmediği derslerdendi. Aslında hak veriyorum, ben de sevmezdim. Mekanik bir derstir Türkçe. Kuralları tek tek incelersiniz, aynı Ölü Ozanlar Derneği filmindeki öğretmen gibi kitabı insanın yırtası gelir. Halbuki dil pratik bir araçtır. Konuşurken ya da yazarken bu sıfat, bu zamir, bu isim tamlaması vs diye düşünmeyiz. Otomatik olarak yazar konuşuruz. Kuralları bilmesek de kurallara uyarız. Yazmayı ve konuşmayı geliştiren ise bu kuralları formül gibi bilmek değil bol bol okumak, konuşmak ve yazmaktır. Buradaki İngilizce dersinin işlenmesi de tam bu şekilde yapılıyor. Okulun 3. haftasındayız, bir kitap okuyup onun hakkında rapor yazıp ve sınıfta tartışıp bitirdiler. Şimdi ise Odessa’yı okuyorlar. Dilbilgisi açısından tartışmayı o roman üstünden yapıyorlar. İngilizce sınıfını ziyaret ettiğimde öğretmen duvarda bir resim gösterdi. Ünlü bir ressamın resmini asmıştı. Her hafta bu resim değişiyor. Eğer öğrenci ek puan almak isterse o ressam hakkında bir rapor yazarak getiriyor. Yine seçim öğrencinin yani.
Okula öğrenciler cep telefonu götürebiliyor ama derste kullanmaları kesinlikle yasak. Okulun kablosuz ağ altyapısı var, buradan bağlanmak mümkün. Ben de okula gittiğimde bağlanıp kullanabiliyorum. Öğretmenler öğrencilerle çok yakından ilgileniyor. Takım elbise giyme, kravat takma zorunluluğu yok 🙂 Sadece okul müdürünü takım elbise ve kravatlı gördüm. Öğretmenler ailelere şu tarihte sınav geliyor, şunu yaptık vs türünde eposta ve SMS ile bilgilendirme yapıyorlar. Müfredat konusunu soran olacaktır. ABD’de bizim anladığımız anlamda Milli Eğitim Bakanlığı yok. Yani Washington’da birileri şu yapıla diyecek ertesi gün tüm okullar onu yapacak diye düşünür pek kişi Türkiye’de. Böyle bir şey yok. Bir kere ABD de her eyalet bir devlet. Bu konuda kararları onlar veriyor. Hatta district/bölge seviyesinde bile esneklikler var. Dolayısı ile birileri size bakın ABD’de falanca ders zorunlu olmuş diye söylerse sormanız gereken soru “hangi eyalet, hangi bölge” olmalı. Merkezi hükümet genel politikaları belirler ve yapılmasını tavsiye eder, yapılması için fonlar sağlar, ama en ücra köşedeki okula kadar gidip TEOG sınavı değişiyor, seneye her öğrenciniz açık uçlu sınav alacak ya da falanca dersi herkes alacak demez, diyemez.
Son olarak iki konudan da kısaca bahsedeyim. Birincisi engellilerin durumu. Okulda boynundan aşağısı tutmayan öğrenciye kadar engelliler var. Her engelli öğrenci aşağıdaki fotoğrafta görülen asansörlü otobüsle gidip geliyor. Engellileri toplumdan soyutlayarak onları ayrı okullarda toplamak yerine toplumun içine almak için her şey yapılıyor. Benzer düzenekler şehirdeki tüm belediye otobüslerinde de var. Otobüste çok sık tekerlekli sandalyeli birisini görmeniz mümkün. Tüm yollar, binalar, alışveriş yerleri, tuvaletler erişilebilirliği sağlamak için düzenlenmiş. Engelliler eve hapsedilmediği için hayatın her yerinde görüyorsunuz. Bu yaklaşım o insanlara da seçme imkanı sağlıyor.
İkinci konu benim kütüphane takıntım ile ilgili. Bilenler bilir bir okulda ilk baktığım yerlerden birisi kütüphanedir. Mc Callum da da bunu aradım. Bu boyda bir okul için çok zengin bir kütüphanemiz var. Aşağıda kütüphanenin sadece bir kısmının fotoğrafını görüyorsunuz.
Neler Yok?
Peki bu okulda ne yok? Mesela Din dersi yok. Gerçek anlamda laik bir ülkede devlet insanların neye inanıp neye inanmaması gerektiğine karışmıyor. İsteyen herkesin inancını yaşaması serbest ama bu devletin şu inanç sistemi daha iyidir şu kötüdür türü bir yönlendirmesi ile olmuyor. Çok sayıda inanç sisteminin bulunduğu ülkede aileler çocuklarının dini bilgilendirmesini kendileri ve yakın oldukları gruplar/cemaatler vasıtası ile sağlıyorlar. Dini eğitimin ek olarak verildiği özel okullar da mevcut tabii (Özellikle Katolik okulları). Ama halkın vergisi ile kurulmuş devlet okullarında bu yok. Tek istisnası sosyal konuların işlendiği derslerde dinler tarihi ve mevcut inanç sistemleri gibi konuların işlenmesi. Burada da birinin diğerine üstünlüğü değil, onların ne olduğu yönünde bilgilendirme yapılıyor.
Başka ne yok? Akıllı tahta yok, FATİH projesi yok 🙂 Sınıflarda projektör var, ama her öğrencinin tableti ve dokunmatik tahta yok. Öğrencilerin basılı ders kitabı da yok. Çünkü artık tüm kitaplar elektronik. Okulun öğrenme yönetim sistemi üzerinden öğrenciler yayın evlerinin okula sağladığı kitaba ulaşıyor (Kitap seçimini bölge okullar birliği yapıyor. Hangi yayınevinin hangi kitabının kullanılacağı Washington tarafından değil o bölge okulları birliğince kararlaştırılıyor. Kitaplar için herhangi bir ücret ödemiyor öğrenciler). Sınıfta kitap gerekirse her öğrenci sınıfta bulunan basılı kopya kitabı kullanıyor, ayrıca kitap taşımıyor. Austin ABD’nin ikinci Silikon Vadisi olma yolunda ilerleyen bir yer, teknoloji firmaları hep burada. Dell firmasının merkezi de burada. Ama okulları uzay üssü gibi hayal etmeyin. Bilgisayar tabii ki kullanılıyor ama gerektiği yerde gerektiği kadar.
Zorunlu kodlama dersi yok. 🙂 Türkiye’deki son trendlerden birisi de tüm okullarda tüm öğrencilere zorunlu kodlama dersi koyalım girişimi. Bunun yazımın başındaki Türkiye’deki liselerde verilen 15 ders olayı takıntısı ile doğrudan ilişkisi var. Nasıl trafik sorunu olduğu için bunu zorunlu trafik dersi ile çözmek ya da dindar nesli din dersi koyup sağlama çabası varsa yazılımcı eksiğimizi de bu yolla kapatma hayali mevcut. Trafik sorunumuzu dersle çözemediğimiz gibi yazılımcı eksiğimizi de Liselerde zorunlu kodlama dersi ile kapatamayız. Hatta benim iddiam, Türkiye’de öğrencilerin bir şeyden nefret etmesini istiyorsanız onu okullara zorunlu ders olarak koymalısınız. Aklıselim olan yol ise öğrencinin önüne uygun seçenekleri sunmak, ilgi ve becerisine göre o yöne yönlendirmektir. Bu ders kodlama da olur heykel de dans da. Zorunlu dersler koyarak (temel alanlar hariç) bir yere ulaşmak mümkün değildir. Bunu yazdım diye kızacak ve blog yazıp twit atacaklar olacaktır ama durum bu, ben olanı yazdım 🙂 Bu konuyu önümüzdeki günlerde OECD raporu üzerine yazacağım yazıda biraz daha detaylı tartışacağım. Unutmadan, buradaki üniversitede bilgisayar öğretmenliği bölümü de yok 🙂 Diğer branş öğretmenleri teknoloji kullanımını üniversitedeki eğitimleri esnasına alıp geliyorlar. Bilgisayarla ilgili seçmeli teknik derslere girenler genellikle üniversitelerin teknik bölümlerinden mezun olup Lise’de öğretmenlik yapan kişilerden oluşuyor.
Sonuç Olarak
Aslında daha yazacak şeyler var ama ilk 6-7 haftalık gözlemlerim açısından şimdilik bu kadar yeterli sanırım. Nedir ABD’yi burada farklı kılan derseniz, özgürlükler ülkesi olması diyebilirim. Seçme özgürlüğü en önemlilerinden birisi. İnsanların burada dinlerini seçme özgürlüğü var. Bugün Hristiyan yarın Budist öbür gün Müslüman olabilir ve kimse buna karışmaz (Politik alanda bunu son zamanlarda bazı siyasetçiler kullanıyorlar ama bu tür ayrımcı dile ciddi eleştiriler var). Cinsel tercih özgürlüğü var, hükümete yakın sendikaya üye olmadı diye sürülme korkusu olmadan öğretmenin seçtiği sendikaya üye olma özgürlüğü var, hatta ülkesinin yaptıklarını beğenmediği için protesto amacıyla bayrağını yakma özgürlüğü var. Okulda yukarıda bahsettiğim gibi eğitimini yönlendirecek kararları seçme özgürlüğü var. Okula istediği gibi giyinerek gelme özgürlüğü var, saçını uzatıp kazıtıp boyatıp, diline piercing yaparak gelebilir. Fırsatların sadece parası olana değil herkese sunulması var, engelli de olsanız sistem sizin de seçimler yapmanızı sağlıyor. Şekle değil kafanın içindekine bakan bir yaklaşım var. Bu ortam nedeni ile öğrencilerde ciddi bir özgüven ve kendini ifade edebilme yeteneği var. PISA skorlarında en tepede çıkmıyor sonuçları belki, ama bu sistemde yetişen öğrenciler ilerideki yaşamlarında bu özelliklerinin çok faydasını görüyor bence. Olumsuzluklar yok mu, vardır tabii ama henüz bizim okulumuzda karşılaşmadık. Yine Texas’daki başka bir okulda bir çocuk okula kendi yaptığı saati getirince bombaya benzeten bir işgüzar nedeni ile kısa süre gözaltına alındı. Ama sistem hemen tepkisini verdi ve durumu çocuğun lehine çevirdi. Başkan çocuğu Beyaz Saraya bile çağırdı, buraya çok uzak bir ülkede olduğu gibi alanlara çıkıp “ne malum bomba olmadığı, belge var mı” deyip kitlelere yuhalatmadı.
Son olarak ekleyeyim, Bilgehan Türkiye’de okulu ya da şu dersi çok sevdim hiç dememişti. Şimdi, baba geri dönmesek ben bu okulu çok seviyorum diyor. Türkiye dönüşümüz onun için zor olacak sanırım 🙂
Bizi izlemeye devam edin…
18 Ekim 2015