Öylesine

Kopuk hayatlar yaşıyoruz herkesin birbirini ezdiği bu acımasız dünyada. Birbirine güveni olmayan insanlar topluluğu haline getirdik kendimizi. Kendi kendimize yaptık bunu. Yitikleşmiş hayatlar dikte ettirilmeye başlandı her nefes alışımızda. Ve sıyrılması imkânsız bir serüvene dönüştü en kötü anılar. Ta ki gelip seni kalbinden yaralayana kadar. Artık, ince bir sızıdır seni yaz sıcağında üşüten her nefes alışın. Giderek koyulaşıyor yaşamın her evresi. Sonra etrafına bakıyorsun. Çocukluk umutların kalmamış. Yitip gitmiş, buruşturulmuş kâğıt yumağında öylece yuvarlanan.

Gitmek, bir kuşun ağaca tünemesiyle ufka baktığı an gibidir. O kadar uzaktadır ki düşlediğin, elini uzatsan yetmeyecek, kalbini versen atışını duyamayacak kadar. Ufka baktıkça umut edersin gelecek diye düş’ün. Düşündükçe artacak misli misli hasretin ona. Her an nefes alacaksın tüm hasretliğine hasret kalarak. Yaşayacaksın en belirgin saflarında hayatın. Tanımamaksa en büyük suç kabul edilecek mahkeme salonlarında. O salonlardan bembeyaz gerçekliklere ulaşmak içinse çabamız, tüm beklemeleri bırakıp elini tutacaksın bir avuntu anında o’nun. İşte o zaman atacak kalbin onun kalbinde. İşte o zaman yaşayacaksın seni on da, onu sen de. Baktığın her yer artık o olacak gözlerinin gördüğünce. Gördüğün her yer o olacak tüm saflığıyla…

Yalnızlık, örgütlenmiş tüm halleriyle içimde yaşıyor. Değiştirdikçe çoğalan bir şarkının nakaratında yalnızlık söyleniyor benim için. “Git uzaklara, dönme bir daha geriye” diyor. Çoğaldıkça yalnızlık, değiştiriyorum tüm saatlerin akrebi ile yelkovanını belki çabuk geçer diye. Ama olmuyor. Yalnızlık artık sarmışsa dört yanımı, işlemişse tüm benliğime, yapayalnız dünyada tek hedef kalmışsa bundan sonra, bize de “gitmek” düşer yalnızlıklarımı tahta bir bavula koyup ta ki kaybolana kadar…

Dalgaların kıyıdan vurduğu bir kayalık gibi ömrümüz. Her gelişte bir parçamızı götürüyor. Yavaş yavaş azalıyor insan. Bir gün, iki sevgili aşkını ilan ediyor üstünüzde, Bir gün, “rastgele” diyen bir balıkçı. Kimi zaman da denizden hıncını almak istercesine taş sektirmek isteyen bir çocuk taşıyorsunuz. Gün geliyor kalmıyorsunuz parçalanmaktan. İşte o zaman yok oluyor suya dost olmaya çalışan bedeniniz. Gelen her dalga sizi eksiltse de geriye bir şeyleri paylaşmanın huzuru kalıyor içinizde…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *