sokakları ıslak şehirde sessiz bir mahkeme

Şimdi, bilirsin, şu ağacın üçte ikisi devrildiydi. İki sene olmadı. Biz alıştık gittik de… Şu koca çınarı şimdi yenilerde tanıyanlar aklından bile geçirmiyor bir zamanlar daha da büyük olduğunu. Yalnızlık kimi zaman koca bir çınar olsan da seni buluyor. Özlem kimi zaman koca bir çınar olmasan da seni buluyor. Bırakıp gidememek koca bir çınar olsan da olmasan da…

Şimdi buralardan gitmek de gitmemek de koca bir çınarla alakalı değil. Zamanında belki öyleydi. Açıp da ahenksiz şarkılar dinliyorsun, kimi rüyalar görüyorsun birçok anlamından kaçtığın, korktuğun, doğrusunu aramaktan yorulduğun. Bazen bir şehrin yağmuru bile gitmeni söyler. Bir şeyler söylenmeden kabul etmiyorsun. O yağmur çıkıp da sana git demeli. Demeyecek. Sen de bile bile kalacaksın. Kalmanın hak olmadığını bile bile. Bazen içinden yeni bir dille konuşuyorsun, ben duyuyorum, bazen ikinci tekil şahısı bir hınçla atasın geliyor içinden. Atsan ne olacak?

Tanımamak, bilmemek, görmemek ve aslında işlememek senin yalnızca aşina olduğun kavramlar. Başaramadın. Sen hala sayılara takıntılısın. Bırakamadın. Sen hala eve geldiğinde zili çalmak istiyorsun. Hayır. İki el şıklatması alıyor seni nerelere götürüyor. Sen hala bu şehirdesin. Bu şehir seni sen yaptı. Bu şehir seni senden almaya başladı. Eline yüzüne bulaştırdın. Konuşurken bile noktası hissedilen Şükran Yiğit cümleleri duydun, gecelerini tanıdın, sıkıca çarpılan ve usulca tekrar açılan kapılarını gördün. Yine de şimdi bu değersizliği sana kim layık gördü? Annen demişti, unuttun. Bir insanın kalbini kırmak… Unutmayacaktın. Şimdi kimse gelip de sana hafızanın üçte birini bir hediye kutusunda getirmeyecek. Raporları, teşhisleri, hastalıkları da unuttun. Sordun, dinlemedin. Tanımadığın adamların tanımadığın hikayelerini merak ederdin. Bu kırgınlıkla bazı şarkıları, hikayeleri, özürleri dinlemek ve bir cümlenin sonunu getirmek…

Silince silinecek mi? Yeni bir şehir yeni bir yabancılaşma ve inkar getirmeyecek mi? Orada da bilmemek değil de merak etmemek ayıp olmayacak mı? Ben bu kırığı da şu aşinalığı da bırakamam. Silince silinmeyecek, biliyorum. Bir zaman çemberinde oradan oraya gidememek benim de senin de kaderin olacak. Gözüne uyku girmeyen gecelerden, unutmaktan ve sessizce saçılmış cam kırıklarından şu yine ahenksiz ve can yakan kırgınlığın bir gün seslice hesabını soracaksın. İşte o zaman, belki, silinir.


Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *