Category: Deneme Yazıları
-
Sevmenin Kırbacı
Yontulmamış, çocuk kalmış, saf haliyle en yıkıcı duygulardan olan sevgi, muhtaç, savunmasız, küçük olana; yavru kedilere, mazlumlara, ihtiyarlara, sesi çıkmayanlara yönelir. Sevgi, karşısındaki varlıkta sevimliliğin bu kriterlerini bulamadığında, kendisini var edebilmek için, onu küçültmek yahut kendinden mahrum bırakmak vesilesiyle sokulabileceği bir boşluk yaratır. Halkın sevgisine boğulan kimseler ekseriyetle aynı halk tarafından öncesinde alabildiğine küçültülmüş, bir…
-
Kapitalist Yalnızlık Güzellemesi: Az Sev, Çok Çalış
Yalnızlaştırma ve yabancılaştırma; kapitalizmin bireyleri sıkı çalışanlar, yarışmacılar, tüketiciler haline getirmek için kullandığı temel silahlar. Bu düşünce, 20-21. yüzyıl felsefe ve beşeri bilimler külliyatı dahilindeki; insan refahını, insani değerlere dair yozlaşmayı irdeleyen tüm çalışmaların satır aralarında okunan temel bir kavrayış olmakla birlikte, yakın mutsuzluk tarihi anlatısının da iskeleti. Bu kavramların kapitalizme teması ile birlikte ele…
-
Varoluşsal Kıvraklık: Özgünlüğün Olmadığı Bir Gerçeklikte Özgürlüğün Olanaklılığı
İnsan binyıllar boyunca tanrılar için yaşadı. İnsan, yaklaşık yüz yıldır ‘’kendi’’ için yaşıyor. Binyıllar boyunca kitleleri tanrıların buyruğunu seslendirerek yönlendiren otorite artık bunu eşsizce, mutlak biçimde kendisi için var olmanın olanaklılığını seslendirerek yapıyor. Eşsiz olabileceklerine, arzularının mutlak biçimde kendilerine ait olduğuna inandırılan; otantisitenin olanaklılığı illüzyonuna kapılanların varlığı, Deleuze, Guattari, Foucault gibi post-yapısalcı düşünürler için toplumun,…
-
Bir Kayıp: Korkunun Konforu
Gerçekliğin gövdesinden budaklanmayan duygulanımlar, insanlık için eşsiz bir oyun ve deney sahası. Duygular spektrumunun olumsuz ucuna yerleştirmekte tereddüt etmediğimiz, yaşam deneyimi içerisinde yıkımın öncül yahut ardılı olan duygular dahi soyut yahut somut bir simülasyon tarafından gerçek yaşam deneyiminden soyutlandığında birer keyif unsuruna dönüşüyor. Üzülmek istemeyiz, ancak üzgün şarkılar dinlemekten zevk alırız; yüz metre yükseklikten yere…
-
Enayi ve Uyanık
Enayi, ona bahşedilen ne var ise diğerleri uğrunda harcar ve tükenerek yok olur. Reformistler, idealist düşünce insanları, adanmış ebeveynler ve askerler; başkaları yahut kendilerinden büyük olduklarına inandıkları bir fikrin peşine düşüp yarım kalmış hayat hikayeleri oluşturmuşlardır. Hiçbir şeyi kendileri için istemeyen bu insanlar bir başkasının sevgisi üzerinde de hak iddia edememiş, çoğu aşkın ne olduğunu…
-
Ağırlığın Var Olmadığı Bir Gerçekliğin Olanaklılığı
Ağırlık ve hafiflik kavramları, yaşamın anlamlılığı sorununu çevresinde düşünebileceğimiz bir dikotomi vaat ediyor. Ontolojik felsefeye ait kabul edilen bu iki kavram farklı düşünce adamları yahut öğretiler tarafından farklı nitelenir durumda. Bu kavramlara mevcut popülaritesini kazandıran ve onların en kapsamlı tanımını içeren anlatılar ise Kundera’nın Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği romanı ve Calvino’nun Hafiflik makalesi. İki yazar,…
-
‘’People Pleasing’’: Narsisizmin Sözdebilimsel Aklaması
Modern ruhbilimin giriştiği çabalar içerisinde belki de en yoğun olanı kişiye kendini öncelemeyi öğretmek. Birer ‘’people pleaser’’ olmaktan muzdarip olduğunu iddia eden milyonların ve bu milyonlar adına doğru değişimi sağlama görevini üstlenmiş yüzbinlerce ruh terbiyecisinin varlığı söz konusu. Buna paralel olarak, nasıl oluyorsa, her bireyin ‘’kişisel gelişim’’ çizgisi kronik bir memnun edici olmaktan kendine değer…
-
Düşünme Eyleminin Şeytanlaştırılması: Zihnin İntiharı
Bugüne kadar doğaya ve yaşam deneyimine dair birer sözcüğe indirgemeye cesaret ettiğimiz ne var ise insan için anlam ve kullanışlılık ifade eden nitelikleri ile kağıda düştü. Akıl yürütmenin vaat ettikleri sayesinde insanın doyumsuz anlama iştahının geçici doyum noktaları olan kavramlar ortaya çıktı. Bizden ayrı var olan tüm nesne ve olguları bu sayede insana yakın, insana…
-
İnziva: Kendini Sindirmek
Kendini keşfetmek, kendini öğrenmek, kendinin farkına varmak. Tüm bu ifadeler benliğe dair gerçekliği gerçek görmeye karşı sergilenen etken bir içsel gücü imliyor. Varlığını duyumsamaktan bir saniye olsun sıyrılamadığımız, mutlak anlamda içinde yaşadığımız ‘’ben’’i bize keşfedilecek, öğrenilecek kadar yabancı yahut uzak kılanın ne olduğunu merak etmeden edemiyorum. Özfarkındalık kuşkusuz birey ve toplum refahı adına önemi reddedilemez…
-
Amacın Olmadığı Bir Dünyada İşi Anlamlandırmak
Borges’in ölümüne yakın katıldığı bir televizyon programının kaydında yaptığı bir Thomas Carlyle alıntısını anımsıyorum: Tüm çalışmalar saçmalıktır; ancak çalışmak saçmalık değildir. Bu sözü ilk duyduğumda yaptığım ancak sonuçlarından memnun kalamadığım, yaptığım ancak sonucunun ne olacağını kestiremediğim tüm işlere yeniden tutunmaya dair kuvvetli bir güdü duydum. Sonucu değil süreci, işin kendisini, anlam kaynağı tayin eden söylemler…
-
Bir Kestane Ağacı Roquentin’e Ne Borçlu?
Saçma bir dünyayı karşısına alıp yüzünde mağrur bir ifade ile ona katlanma lütfunu gösteren bir adam hayal ediyorum. Bu adam, aradığı anlamı yaşamın içerisinde bulamayacağı gerçeğini sindirmiş ve hayatı, saçma olmasına rağmen, vazosunu kırmış bir çocuğu affeder gibi affediyor. İlgilendiğim bu adamın hayata bu lütfu bahşettikten sonra yaşamayı nasıl sürdüreceği, kendini nasıl mutlu edeceği değil.…
-
Yalnızlığı Tekelleştirmek
Yalnızlığın çeşitli zümreler ve bireyler tarafından sahiplenilmeye çalışıldığı bir çağın içinde yaşıyoruz. Söz konusu sahiplenme, yalnızlığın deneyimlendiğine dair farkındalığın ötesinde. Çeşitli kişiler ve güruhlar, yalnızlığın kendi var oluşları karşısında diz çökerek kadim tanımından vazgeçmesini diliyor. Bir diğer deyişle yalnızlık bir deneyim olarak algılanmanın ötesine geçerek bir değere, hatta bir onur nişanına dönüşmüş durumda. Bu anlam…