Denemeler

Kendini Gerçekleştirme Yanılgısı: Benliği Anlamak ve Yaşatmak Arasındaki Fark

Kendi geleceğimizi, bize mutluluk vadeden bir geleceği zihnimizde tasarlamak söz konusu olduğunda dayanak noktamız çoğunlukla benliğimizin tam teşekküllü bir tanımı olma eğiliminde. Bu tanımın, kişiliğimizi eksiksizce kağıda dökebilmenin olanaklılığından şüphe duymakla birlikte çağ insanında söz konusu eğilime dair bir aşırılık ve bu aşırılığın doğurduğu bir çeşit sancı gözlemliyorum. Popüler psikoloji ve kişisel gelişim furyası tarafından gündelik dilimize ve alışkanlıklarımıza yerleştirilmiş kendini gerçekleştirme kavramı, kişiyi ‘’kendi’’nin zamanda asılı bir tanımını yapmanın meyvesiz tefekkürüne hapsediyor. Bir diğer deyişle, nihai amacı kim olduğuna dair kesin bir kanaate varıp bulduğu cevaba uygun adımlarla bir gelecek inşa etmek olan birey, söz konusu kanaate varmanın imkansızlığı tarafından taşlaştırılıyor. Bu noktada daha açıklayıcı olmam gereken birkaç nokta söz konusu. İlk olarak, eğer çağ insanında aşırı olduğu var sayılan bir benlik çözümlemesi, kişiliğin kendine has anlatısını oluşturmaya dair bir aşırılık söz konusu ise bu aşırılık nasıl temellendirilebilir. Öte yandan, kişiliği tanımlamaya dair aşırılığı aşırı kılanın ne olduğunu, bu eğiliminin ve bu eğilim vesilesiyle başvurulan araçların bireyin refahını hangi açıdan tehdit ettiğini örneklemem gerektiği kanaatindeyim.

Amacım geleceği nasıl tasarlamamız gerektiği konusunda bir öğreti ortaya koymak değil. Yalnızca bunu kendini gerçekleştirme kavramına tutunarak gerçekleştirmekte yatan çelişkiyi tartışmak istiyorum. Öncelikle, söz konusu çelişkiyi sergileyen kişi kendini gerçekleştirme kavramını bilmek ve geleceğini hayal ederken sürekli olarak bu kavramı kendisine hatırlatmak zorunda değil. Kişinin kim olduğuna karar vermek adına sergilediği eforun yoğunluğu üzerinden bizlere bu konuda örnek sağlayıp sağlayamayacağını okumak mümkün. Örneğin, astroloji yahut kişilik testleri ile düzenli olarak haşır neşir olan, iletişimde olduğu bireylerden düzenli olarak kendisi ile ilgili yorum isteyen herhangi bir bireyin bir çeşit kendini gerçekleştirme çabası içerisinde olduğu söylenebilir. En basit tanımıyla bu çaba, kişinin geçmiş eylemleri arasındaki tutarlı örüntüleri yakalayarak kim olduğuna dair net bir tanım oluşturması ve geleceğe yönelik adımlarını bu tutarlılığı sürdürecek şekilde atmasını hedefliyor.

Bu noktada kafama takılan, söz konusu çabayı sergilerken geleceğe dönerek yaşamanın imkansızlaşması. Kişiliği sözcükler ve sembollerle, geçmiş eylemlerden süzülmüş çıkarımlarla tanımlamak bireyi geçmişinin tortusu olarak değerlendirmek demek. Kendini gerçekleştirme işinde ‘’kendi’’ye yapılan vurgudaki gizil, potansiyel niteliğin varlığına ikna olmuş bir bireyin yaşama atılımı sergilemesinin önündeki en büyük engel ‘’kendi’’yi araması. Hem insan eylemlerinin tutarsız doğası hem de yaşanmışlığın zamanın sürekli ilerleyişi tarafından durmaksızın değiştirilen bir anlatı olması nedeniyle benlik ve kişilik zamanda asılı tanımları yapılamayan olgular. Kişilik teorileri, astroloji gibi yardımcılar aralığı ile kişiliğinin anlatısını kavramların içine gömen birey, hayatını ödünç aldığı kavramlardan oluşturduğu tarife bakarak yaşamaya başlıyor. Bu, tanımlanan yaşama reçetesinin deneyimlenen ile uyum içinde olduğundan emin olmak adına daima boynunu geriye çevirerek yaşamak demek.

Geleceği zamanda asılı kalmış bir tanımda okumaya çalışmak onu tanımanın yollarından biri olarak değil onun içine dalabilmenin önündeki alternatif bir engel olarak okunmalı. Yaşam öyküsü ve karakter, tamamlandıkları ana dek inşa edilen olgular olarak değil, hangi bakış açısından olduğu fark etmeksizin çözümlemeye tabi tutulduğu sürece tamamlanmamış ve tutarsız algılanmaya mahkum gerçeklikler olarak ele alınmalı. Bireyde gerçekleştirilmeyi bekleyen gizil bir anlamın varlığının içselleştirilmesi, bireyin yaşam süresinin tamamını benliğinin henüz açığa çıkmamış yanına odaklanarak, mevcut deneyimine karşı kör kalarak yaşaması demek. Kavranması gereken ise zamanın sürekli akışının ‘’kendi’’nin gizil kalan ve yüzeye çıkan yanını, gizil unsurun kendisini yok etmesine izin vermeksizin daima değişime uğratacağı. En yalın anlatımıyla, benliğin bilinmesi değil, yaşatılması gereken bir gerçeklik olduğunu kavramak, geçmişe demir atmadan geleceğe bakabilmek adına bir gereklilik.

Koray Kurtoğlu


Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *